Bu son perde olsun!
Değerli okurlarım: önce geçtiğimiz günlerde yaşanan elim, ülkemiz için vahim, yöre halkı için üzücü ve bir o kadar da ürkütücü hadiseden bahsetmeden geçemeyeceğim.
Bildiğiniz gibi Mardin de yaşanan ve birçok insanımızı kaybettiğimiz ve adeta şok olduğumuz, kanımızın donduğu o acı olayda hayatını kaybedenlere rahmet, kalanlara ise yüce Allahtan sabrı cemil temenni ediyorum.
Benim bu güzel ülkemde ‘anne’ dendiği zaman acı çeken, üzülen, tüm fedakârlıklara katlanan, tıpkı Mardin de olduğu gibi her türlü tehlikeye karşı ne pahasına olursa olsun göğsünü siper eden merhametli insan akla geliyor.
Bu vesileyle çocukluğumda annemin bana ve kardeşlerime anlattığı bir hikâyeyi nakletmek istiyorum. Eşinin isteği üzerine annesinin yüreğini çıkartan, öldürdüğünü ispat için ise yüreği karısına götürmekte olan adamın ayağı tökezler ve düşer. Ve o anda yürekten canın acıdı mı yavrum sesi gelir. Hikayeden de anlaşıldığı gibi Anne kutsaldır ve cennet annenin ayakları altındadır.
‘Ananınıza babanıza of bile demeyin’ diye hep söylerler. Söylerler de bizler bunun idraki ile yaşar mıyız işte onu bilmiyorum. Anne fedakârlığına öylesine alışıyoruz ki, onların bir gün ölecekleri bile hiç aklımıza gelmez. Fedakârlıklarına ve ilgilerine o kadar alışıyoruz ki, yaptıkları her şeyi vazifeleri olarak görüyoruz.
Buradan belirtmek istiyorum ki, gönülleri ve ruhları insanoğlunun anlayabileceği şekilde cenneti dahi anaların ayakları altına adres olarak gösteren, iskân eden yüce peygamberimizdir.
Yine buradan ifade etmek istiyorum ki, annelerimizi batı ve biraz da Hıristiyan sitili olarak senede bir günle geçiştiriyoruz. Şahsım adına ben bundan utanıyorum. Utancımı da tüm anaların önünde yine utanarak ifade ve ikrar ediyorum.
İşte yukarıda bahsetmeye çalıştığım bu hususlar özümsenmeden ve çözümlenmeden adalet, özgürlük, eşitlik, insan hakları, düşünce özgürlüğü konuları sindirilemez düşüncesindeyim.
Olayların ve sıkıntıların asıl kaynağı buralardadır. Bunları çözmeden yuvarlak laflar ve nutuklarla birbirimizi geçiştiremeyiz. Ana hakkını, baba hakkını ve sevgisini bilemeyen, öğretmeyen uygulamayan nesiller, elbette özürlü olacaklardır.
Unutmayalım ki, hastanelerde sabah 5 kuyruğunda ki kalabalığın çoğu analarımızdır. Sığınma evlerindeki kadın dediklerimiz hepsi analarımızdır. El uzatanların çoğu analarımızdır.
Kısa süreli de olsa ben Sosyal Yardımlaşma Mütevelli Heyeti görevinde bulundum ve gördüm ki, her türlü yardım için yine sıraya giren kuyruk oluşturan analarımızdır.
… Ve tüm bu gerçekler göz önünde dururken salonlarda, meydanlarda ve içkiler elimizde kutladığımız analar gününü geride bıraktık.
Ya rabbi…
Bu yalan riya, fesat perdesini yüzümüze vur. İdrakimizi aç ne olur. Bu son perdeyi başımıza yıkma!