Çocuk Sömüren Reklamlar
Dünyadaki savaşların büyük çoğunluğu pazar ve paylaşım nedeniyle çıkar. Ürettiğini satabilmek için sürekliliği olan alıcıların ve her daim almaya-tüketmeye müsait ortamların hazır olması gerekir.
Şüphesiz pazarı canlı tutabilmek için alıcı kitle üzerinde operasyonların yapılması zorunludur. Alıcının kanaatlerini etkileme operasyonu da en masum şekilde reklamlar ile yapılır. Reklamlar büyük küçük herkesi hedefe koyarken bu hedef kitlenin en korumasız olanını ise çocuklar teşkil eder.
Bu bağlamda reklam; satışları artırma ve hedef kitlenin firma ve ürünleri lehine olumlu davranışta bulunması amacı taşır. Tanımda dikkati çeken “olumlu davranış” ifadesinin arkasında ise bilinç-bilinçaltı düzeyini etkileme olduğu anlaşılmalıdır.
Çocuk pazarı milyarlarca liralık bir sahadır. Ve çocukları bu pazarda tüketmek için çok masum gibi görünen ve her evde olan, saatlerce açık tutulan televizyon etkin bir şekilde kullanılmaktadır.
Televizyonu “severek döven” bir araç gibi düşünmeliyiz. Bir yandan eğlendirici olurken diğer yandan telkin ve mesajlarla kanaatler üzerinde etki eder.
Bir araştırmada 3 ve 5 yaş grubu çocukların haftada 19-20 saat televizyon izledikleri tespit edilmiştir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca 12 bin aile üzerinde yapılan Türkiye’de Aile Yapısı Araştırması’nda ise aile üyelerinin birlikte yaptıkları faaliyetlere bakıldığında birinci sırada 59.4 ile televizyon olarak tespit edilmiştir. Araştırmaya katılanlardan televizyon izlediğini bildirenlerin oranı yüzde 91.9 olarak çıkmıştır.
Televizyon, reklam ve çocuk ilişkisi tahmin edilenden çok daha etkili ve belirleyicidir. Bu etkiye bir örnek ise yapılan araştırmada sigara reklamlarının çocukların sigara içme alışkanlıklarını etkileyebildiği şeklindedir. Bilimsel çalışmalar, çocukların izledikleri reklamların etkisiyle düşüncelerine ters düşse de; seçimleri sırasında onlara hatırlatılsa bile, anne-babalarının görüşlerini pek dikkate almadıkları, seçimlerinde “hoşlanma ölçütünün” belirleyici olduğu, düşünce biçimleri oluşturulan en son etkiyi öne çıkardığı için, diğerlerinde daha üstün bulmasalar bile, en son izledikleri reklamdaki ürünü seçtikleri şeklindedir.
Televizyon reklamları her yaş grubuna yönelik hazırlanır. Örneğin Amerika gibi çok tüketen toplumlarda reklamları hazırlama ekibi içinde mutlaka psikologlar bulunur. Birey davranışını ölçerek reklam hazırlamak sonuca daha hızlı ulaştırmaktadır. Bu bağlamda televizyon reklamlarının bir amacı da, marka isimlerini öğretmeyi amaçlamaktadır. Televizyon izleyen 2 yaşındaki çocuklar aileleriyle birlikte markete gittiklerinde ürünler ve televizyon reklamları arasında ilişki kurmaya başlamaktadır.
Reklamlarda kullanılan dil, söylem ve yöntemleri ortaya çıkarmayı amaçlayan bir başka araştırmada reklamların % 90’ında marka isminin görsel olarak; % 88’inde ise sözel olarak yer aldığı görülmüştür. Marka isimleri, görsel ve sözel biçimlerde reklamlarda yer alarak henüz okuma yazma bilmeyen çocukların zihnine yerleşerek kalıcı olmaktadır. Böylece çocuklar, logosunu gördüğü, adını sıkça duyduğu markayı alışverişte tercih ederek ailelerini yönlendirebilmektedir.
Bugün gelişmiş ülkelerin başında gelen ABD ve İngiltere gibi ülkelerde çağın hastalığı olan obezite ile büyük bir mücadele verilmektedir. Ancak “önce hasta et sonra iyileşmek için ilaç al” mantığı ile hareket eden tüketim toplumunun yönlendiricileri obezitenin asıl sorumluları olarak görülmelidirler. Amerika’da Mart 2000’de periyodik olarak haftada bir kez yayınlanan çocuk programları esnasında yayınlanan birbirinden farklı televizyon reklamlarının %46’sının yiyecek reklamlarına ait olduğu görülmüştür. Televizyon reklamları çocukların yiyecek tercihlerini etkilediği ise bilinmektedir.
Yiyecek reklamlarının çok baskın olduğu Amerika’da obezite sorununun yaşanması tesadüf olabilir mi? Elbette ki bu sorunun cevabı hayırdır.
Reklamlarda kullanılan çocuklar sürekli mutludur. Çocuklar reklamlarda hiçbir sorumluluk duygusu taşımadan renkli ve eğlenceli bir tablo çizer. Çocuklar reklamlarda istedikleri her şeyi çok kolay alırlar. Anneleri her şeyi çocuklara çok rahat biçimde verir.
Çocuklar pazarı konusunda yapılan bir araştırmaya göre çocukların 100’den fazla ürün kategorisinde satın alma kararlarında etkili olduğunu göstermektedir. Bu ürünlerin hepsi çocuk ürünü olmayıp anne ve babaların ürünleri de vardır. Çocuklar artık anne ve babaların harcamalarını yönlendirir hale gelmiştir.
Düşünce ve davranış ekseninde çocukların anne babalarının etki ve sorumluluğundan reklamlar vasıtasıyla uzaklaştırıldığını ve tüketim toplumunun birer kurbanı haline getirildiğini görmekteyiz.
Evinizde masum gibi görünen, sizi eğlendiren, can sıkıntınızı gideren televizyon uzun vadede sizin ve çocuklarınızın iradesini ele geçirmektedir.
Unutmadan tüketim kültürünün zincirini kırmak sizin elinizdedir.