Bu Gidiş Nereye
Yüce kitabımızın Tekvir Suresi 26. Ayetinde “… fe eyne tezhebun…” ifadesi ile yerini bulan, nereye bu gidiş sorusu ve hatırlatması, içinde bulunduğumuz zaman zarfında kendi kendimize epey fazla bir şekilde sormamız gereken bir soru, bir hatırlatma ve bir diriliş uyarısıdır.
Bu sure “kuvviret” sözü ile başladığı için Tekvir Suresi olarak anılmıştır. “Kuvviret” bir şeyin bir şeyle bir araya getirilip dürülerek atılmasını ve ışığını kaybetmesini ifade eder!
Bu ülke, bu günlerde değil, sürekli olarak, dış güçlerin her türlü tehdit, baskı, şantaj, hile ve desiseleri ile karşı karşıyadır. Bu yeni ve yadırganacak bir şey değildir! Bunu yeni bir şey diye sunmak bile başlı başına nereye gittiğini bilmeyişin işaretidir. Günü kurtarma adına geleceği satmanın tarifidir, bunu bilmemek veya yeni bir şey gibi sunmak.
Her dönemde yolsuzluk, hırsızlık olmuştur! Ama bizim haspaya da yakışıyor, çalıyor ama iş yapıyor diyenler hiçbir zaman şimdiki kadar çok olmadı ise bu gidiş nereye diye sormak lazım. Ancak bir hırsız hırsızın çalması ile değil, işi ile ilgilenir unutmamak lazım.
Hak ve batıl belli iken ve şüphelilerden sakınılması gerekirken batıl yanında izzet ve şeref arayanlara, dava namına parayı önceleyenlere, kumpas ve şantaj kuranlara nereye bu gidiş demek gerekmez mi? Siyaset tarzları ve aforizmaları Demirel’e rahmet okutanlara nereye bu gidiş deme hakkımız olmayacak mı? Siyaset yapış şekilleri; Banker Bilo filminde Şener Şen’in İlyas Salman’a dediği “hele bir sor niye yaptım” tarzı ile birebir örtüşenlere, Müslümandan çok gâvurcuk derdine düşenlere nereye bu gidiş demek kardeşlik hukukunun gereği değil midir?
Ülke de canlar ölürken ve canlar yanarken, analar ağlarken içini bile dolduramadıkları sapık ideolojilerin peşinden gidip, şahsi menfaatler uğruna birilerini harcamayı marifet sayanlara insanlık adına bu gidiş nereye demek gerekmez mi?
Plansızlık bir maliyet iken, gereksiz harcamalar israf iken; Rab, insan ve doğa anlayışı mükemmele erişmiş bir medeniyetin çocukları olarak gösteriş olsun diye, sözüm ona gelişme diye şehrin ve doğanın katledilişi hususunda bu gidiş nereye diye sormak medeniyet hakkımız değil midir?
Yıllarca bürokratik oligarşiden rahatsız olduğumuz ve memleketin demokrasi oyunu ile kandırıldığı ortada iken oligarşiden yakınıp yeni oligarklar çıkartanlara hak ve adilane bir yönetim bekleme adına bu gidiş nereye dememiz gerekmez mi?
Soyu sopu belirsizlerin, her dönemin adamı olmakla övünenlerin prim yaptığı ve onların rağbet gördüğü ve de onların ortalığı karıştırmak için her haltı yediği bu dönemde nereye bu gidiş demek en azından vatandaşlık görevi değil midir?
Bir yanda Ebu Zer gibi konuşup Karun gibi yaşayanlar, başka bir yanda lümpenlik ve burjuvazi iliklerine sinmiş sünepelerin proleter ağzı ile konuşmaya çalışmaları yüzünden gerçekler iğfal edilirken, sorgulamak, düşünmek ve anlama adına bu gidiş nereye diye sormak en azından ideolojiye saygının gereği değil midir?
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Allah’ın menettiği hududu koruyan ile korumayan kimsenin misali, bir gemide kur’a ile yerlerini belirleyen kimselerin misali gibidir. Buna göre, bazıları geminin üst katına, bazıları ise, geminin alt katına yerleşirler.
Geminin alt katında olanlar, susadıkları zaman üst kattakilere uğrayarak, “kendi bulunduğumuz kattan bir delik açsak ve üst kattakilere zarar vermesek” derler. Bu durumda, eğer üst kattakiler, onları bu istekleriyle baş başa bırakırlarsa, hepsi birlikte batmaya mahkûmdur. Eğer onlara engel olurlarsa, hem onlar hem de kendileri kurtulur.” (Buharî, Şerike, 6).
“Gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgârdan hayır gelmez!”. “ Fırtına bazen iyidir, güverteyi temizler!”. Bu sözlerin perspektifinde ülke denen gemide yol alıyoruz, onun için ülkede yaşayanlar olarak iyisi ile kötüsü ile bu gidiş nereye diye sormamız gerekir.