Yaralı diz katliamı
ABD’de Temsilciler Meclisi’nde Ermeni Soykırımı iddiaları kabul edilmiş. Batılı ülkelerin siciline baktığınız zaman, nasıl bir yüzsüzlük ve utanmazlık ile karşı karşıya olduğumuzu anlamak işten bile değildir. Geçmişleri soykırım ve cinayetlerle dolu olan bu ülkelerin Türkiye’yi sözde “soykırım” ile suçlamalarının altında yatan gerçek Türk milletinin malûmudur; Böl, parçala, yönet… Bunun için etnik ve dinci kimlikleri kullanıp, terörü besliyorlar ve Türkiye’nin üzerine salıyorlar…
Bu toprakların üzerindeki emellerinden vazgeçmeyecekler… Biz sözü daha fazla uzatmadan Amerika Birleşik Devletleri’nin kanlı geçmişine ve de Kızılderili katliamlarına şöyle bir göz atalım; bakalım bir numaralı soykırımcı ülke hangisiymiş!
ABD’nin soykırım sicilini araştırdığımızda Forrest Carter’in “Dağlardan Sorun Beni” adlı romanından şöyle bir alıntıya rastladık:
“Cochise, Yıldızlı Şef’le tartışmıştı. ‘Hepimiz için yer var. Vadinin daha ilerisinde yaşayabiliriz. Biz de Amerika Birleşik Devletleri’nin yurttaşı olabilir, kendi topraklarımıza sahip olabilir ve sizin yaşayış biçiminize uyarız.’ Yıldızlı Şef, Cochise’e uzun bir süre bakmış ve yanıt vermişti: ‘Amerika Birleşik Devletleri’nin yurttaşı olamazsınız. Kendi topraklarınız olamaz.’ Cochise, ‘Neden?’ diye sormuştu. Yıldızlı şef omuzlarını silkmişti: Kızılderililer halk değil yasa böyle…”
Evet, dünyanın jandarmalığına soyunan ABD’ye göre kendisi dışındaki ülkelerin halkları halk değildi; onlar katledilmeli, köleleştirilmeli ve ABD’nin çıkarlarına hizmet etmeliydi. Zaten bu ülkelerde demokrasi de yoktu… ABD’nin bu düşünce tarzının günümüzde de hiç değişmediğini görüyoruz. İşte Felluce katliamı…
Amerika’nın yerlileri olan Kızılderililer, sömürgeciler kıtaya varmadan önce o topraklarda yaşamaktaydılar. “Beyaz adamlar” Yeni Dünya’ya vardıklarında dünyada toplam 400 milyon insan yaşıyordu. Bu insanların beşte biri ise bu kıtadaydı. Bugün ABD’de çok az sayıda yerli yaşıyor. Yani 80 milyon Kızılderili’den 70 milyonu öldürülmek ve köle olarak satılmak suretiyle kıtadan silindi. Avrupalılar, Amerikalı Kızılderilileri köle olarak satmak için gemilerle Avrupa’ya taşırlarken bir yandan da Afrikalıları aynı amaçla Amerika’ya taşıyorlardı.
İşte ünlü Amerikalı aktör Marlon Brando’nun 1973 yılında “Baba” filmiyle Oscar’a layık görüldüğü ancak “Yaralı Diz” katliamı nedeniyle reddettiği, kendi el yazısıyla kaleme aldığı ve ödül töreninde Kızılderili yardımcısına okuttuğu konuşma metninden çarpıcı bir bölüm:
“200 yıl boyunca toprağı, ailesi ve özgür olma hakkı için savaşan Yerli halka şöyle dedik: ‘İndir silahını arkadaş gel birlikte oturalım. İndirirsen eğer silahını arkadaş senle barıştan söz ederiz, senin hayrına anlaşırız birlikte.’ Silahlarını indirdiklerinde onları katlettik biz. Onlara yalan söyledik. Onları topraklarından koparmak için kandırdık. Onları açlığa mahkûm ettik ki antlaşma dediğimiz ama hiçbir zaman da andımıza sadık kalmadığımız o hileli anlaşmaları zorla imzalasınlar. Onları, yalnızca yaşamın anımsayacağı kadar uzun bir süredir yaşam vermiş bu kıtada dilencilere döndürdük. Ve tarihi istediği kadar çarpıtılmış dahi olsa, nasıl yorumlarsanız yorumlayın; biz doğru yapmadık. Ne adil davrandık ne de dürüst…”
Bu sözler ABD’nin geçmişindeki Kızılderili soykırımının kendi vatandaşı tarafından itirafıdır. Bir de zenci düşmanı ve ırkçı örgütlerin babası sayılan Klu Klux Klan örgütü var.
Sicilinde soykırım ve köleleştirme olmayan tek devlet Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Tarihi çarpıtarak, gerçekleri yok sayarak iç siyasetlerine ve emperyalist çıkarlarına malzeme yapanlar bir gün kendi halklarının ve tarihin önünde utanç içerisine düşeceklerdir…
“(…) Beyaz adam; anası olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alınıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki; toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir.”[1]
Gelelim ABD’ nin soykırım olarak nitelendirilebilecek yakın tarih katliamlarına:
70 milyon Kızılderili katledildi. 15 milyon Afrikalı köleleştirildi, 35 milyon Afrikalı işkence ve kötü muamele nedeniyle öldü. Japonya’ya attığı iki atom bombası sonucunda 350 bin kişi öldü. Binlerce insan sakat kaldı. Vietnam’da 3 milyon sivil öldürüldü. ABD, portakal gazı ve napalm gibi kimyasal silahlar kullandı. Kuzey Kore’de bombalamalar sonucunda 4 milyona yakın insan öldü. Küba’da 60 bin kişi ABD destekli Batista birliklerince katledildi. Almanya, Dresten’de 200 bin, Guetamala’da 200 bin, Kamboçya’da 1 milyon, Afganistan’da 1,5 milyon, (150 bini sivil), Irak’ta 1 milyon ve Suriye’de terör örgütü PKK/YPG’ ye verdiği silahlarla binlerce insanın ölümüne yol açtı. (Sözcü Gazetesi)
Tarihi gerçekler gösteriyor ki ABD, dünyanın en büyük soykırımcı ve katliamcı ülkesidir. Güçlü ekonomisi ve dünya üzerindeki “jandarmalık” görevi bu gerçeklerin üzerini örtememektedir. Marlon Brando’nun dediği gibi; ABD ne adil davranmıştır, ne de dürüst… Türkiye için ise asla güvenilmeyecek sözde bir müttefiktir.
[1] Tülay Hergünlü, “Körüz Biz”, Anatürkler Yayınları 2009, Say. 196-197-198