SİYASET EKONOMİ VE TOPLUM PSİKOLOJİSİ
Siyaset, ekonomi ve toplum psikolojisi birbirine muhtaç, birbiri ile doğrudan ilişkili kavramlardır. Bu ilişkiden dolayı birbirlerini doğrudan etkilerler.
İnsan denize düştüğü için değil, yüzme bilmediği için boğulurmuş. İnsanlar da depresyona, sadece yokluktan değil, içinde bulunduğu toplumun psikolojisinden dolayı da girebilir!
Ekonomi, toplum üzerinde etkili olduğu için, toplum psikolojisi üzerinde de oldukça etkilidir. Toplum bireylerden oluşur, bireylerin psikolojik durumu ve bunu besleyen sosyolojik tavırları da toplum psikolojisini oluşturur.
Ekonomi etkili olduğu gibi ekonomiyi de etkileyen ve belirleyen siyaset, toplum psikolojisini doğrudan belirler. Siyaset, kabul edilemese de kültürden beslenir, aynı zamanda kültürü besler, ahlakı belirler! O yüzden “siz nasılsanız öyle idare olunursunuz” ve “toplum yöneticilerinin dini üzeredir” uyarıları yapılmıştır.
Ekonomi, üretim, tüketim ve paylaşım konularını inceler. Kapitalist yaklaşım üretimden çok tüketimle ilgilenir! Siyaset hepsi ile ilgilenmesi gerekse de onun, ekonomi üzerinden toplum psikolojisi düşünüldüğünde, ilgilenmesi gereken ana konu paylaşımdır!
Üretimden kim ne kadar pay alacak; ücret (emeğin karşılığı), kar (girişim gücünün karşılığı), faiz (para-sermaye karşılığı), rant (toprak ve doğal kaynakların karşılığı) olarak ifade edilmektedir.
Siyaset eli ile üretmeden tüketim artırılır, bölüşümde de üretmeden üretim dışı kaynaklar ile seçkin kitleler oluşturulur ise önce ekonomi, hemen peşi sıra toplum psikolojisi bozulur.
Ekonominin beş mikrobu; faiz, haksız vergi, karşılıksız para basımı, kambiyo, paranın haksız krediler ile belli kitlelere dağıtımıdır. Bu mikroplara dayalı ekonomi modeli, kapitalist sistem demektir! Haklı ve meşru bir tarafı yoktur. Zenginlerin de fakirlerinde bu sistemde psikolojisi bozuk olur. Kendini Müslüman gibi görüp, kapitalist gibi yaşayanın kişiliği bozuk olduğu için psikoloji ile derdi olmaz!
Değerlerine göre değil, diğerlerine göre siyaset yapıp, bununla meşruiyet arayanlar, gelip geçici bahar etkisi bıraksalar da uzun vadede toplumları hüsrana uğratıp psikolojisini bozarlar. Meşru olmayan her strateji, kaçınılmaz bir trajedidir.
Siyaset bu mikrobu çoğunlukla farkında olmadan topluma enjekte eder! Farkında olunmayan şeylerin, farkının hissedilmesi bireyleri ve toplumları manevi olarak çökertir! Gelir adaletsizliği de böyle bir şeydir. İnsanlar gelir adaletsizliğinin farkında olmazlar, farkı hissederler! Farkı hissedenler ya içe kapanır ya da durumuna göre bir suç psikozu içine girerler.
Dün öngördüklerinin bugün neden gerçekleşmediğini yarın açıklayabilen insana ekonomist, başarısızlığı başarı gibi sunana ise siyasetçi denildiği bir ortamda toplum psikolojisi doğal olarak tarumar olacaktır.
Ahlaksal yozlaşmanın başlıca sorumlusu, liberal ekonomik politikalardır! Bu politikaların uygulayıcıları kısa zamanda köşe dönerken, halk kitleleri yoksullukla boğuşuyorsa, toplum psikolojisi bozuluyor ise, toplumu yatıştırmak için din, milliyetçilik ve vatanseverlik gibi duygular devreye sokulacak demektir!
Mesele gerçekten vatansa hep beraber ölelim, yok mesele makamlar ve haksız kazançların korunması ise kirli ilişkiler bataklığında kim varsa onlar ölsün!
Kenya Cumhurbaşkanı Jomo Kenyatta: “Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmemizi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda ise bizim elimizde İncil, onların elinde ise bizim topraklarımız vardı.” sözü de siyaset ekonomi ve toplum psikolojisi üzerine düşünülmesi gereken bir gerçektir.
Yeryüzündeki toplum psikolojisinin bozukluğunun en büyük sebebi, üretmeden ekonomi mikropları ile yapay büyütülen ve adil paylaşım sunmayan ekonomi uygulamalarıdır. Yedikleri haltları başarı diye sunmak ta politikacılara düşmektedir. Halt yemek deyince, yazıyı aklıma gelen bununla alakalı fıkra ile nihayetlendireyim.
İki tane ekonomist parkta yürüyorlarmış. Birisi yaşlı bir kurt, diğeri ise yeni, çömezmiş. Yaşlı kurt yürürken ekonominin sırlarını öğretmek için genç çömeze nasihat veriyormuş.
Yaşlı Kurt: Bak evlat ekonomide önüne hangi fırsat çıkarsa çıksın bunu değerlendirmen gerekir. Mesela önümüzde bir hayvan dışkısı var. Sana 1 milyar versem onu yer misin der.
Genç Çömez: Gerçekten mi efendim der ve para için gereğini yapar.
Sonra tekrar yürümeye devam ederler. Karşılarına bir tane daha çıkar.
Yaşlı Kurt: Bak şimdi evlat, misal bana da 1 milyar versen bende bunu yerim.
Genç Çömez: Tamam o zaman yediğiniz taktirde, bende size 1 milyar vereceğim der.
Gerçekten de yaşlı olanda dediğini yapar ve genç olan 1 milyarı kendine uzatır. Daha sonra yürümeye devam ederler.
Genç Çömez: Sizden 1 milyar aldım ben yedim. Sizde benden verdiğiniz parayı aldınız sizde yediniz. Peki söylemesi ayıp ikimizde karlı çıkmadık, biz bu haltı niye yedik der.
Yaşlı Kurt: Öyle deme evlat. 2 milyarlık işlem hacmi yarattık.