Siyasi tasarı adalet gözetir mi?
Hayırlı olsun diyerek başlamak istediğimiz ancak, hayır göstermenin yasaları yapanların elinde olduğunu bilerek yazalım. Bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair Meb Torba Kanunu Cumhurbaşkanının onayı ile yürürlüğe girdi.
Meb Torba Kanununa, adalet açısından baktığımızda, yasa nedir, hukuğun cevap verilebilir soruları neler olmalıdır?
Ülkemizde hukuki yönden eksiklerimiz neden çok fazla?
Yapılan yasaların yorumu mantık süzgecinden ne kadar geçer?
Hukuk insan için yapılıyorsa, toplum bütün insanlardan oluşmaz mı?
Hukuk kullanımı toplumsal uzlaşı gerektirir mi?
Hukuk birilerine hizmet ediyorsa, adil olmuş olur mu?
Gücü elinde bulundurmak, istediğim gibi yaparım hakkı doğurur mu?
Her güçlü görünen acaba güçlü müdür?
Gücün kullanımında; hakkı, hukuğu, adaleti, eşitliği korumak adına seçilen siyasi yapılar, tasarrufuyla ortaya koymuş olduğu davranışları ile ne kadar kabul görür?
Sorularla sonuca gitmek istemiyoruz. Bize cevap lazım. Cevapların bir aldatmacayla verilmesi yasaları yapanları güçlü kılmayacak bir acziyeti gösterecektir.
Yasaların kağıt üstünde bir anlamının olmadığı, yasaların gücü elinde bulunduranlar için bir iyi niyet ve adalet sınavı olduğunu düşünmekteyiz.
Yasanın bir idareci olarak, biz idarecileri, müfettişleri, öğretmenleri ilgilendiren kısımlarına mercek tutalım ve uygulanmasındaki niyeti sorgulayalım…
Meb Torba kanununu da bir güçle ortaya çıkarılmış gibi görünse de, uygulama aşamasında, bir çok haksızlığa neden olacak gibi görünüyor. Yasanın yöneticileri ilgilendiren kısmında, yönetici atamadaki sınav artı ek 2 adaletini hiçe sayarak, teklif usulüyle yapılacak olması, adaletin sağlanmasında şüphelere neden olmaktadır.
Yasanın kavun koklar gibi bu bizden, bu bizden değil gibi bir uygulamayla yönetici seçmesi, eğitimi kaliteli yapmayacaktır. Haksızlık yapılarak, ehliyet sahibi idareciler yerine, zorla idareci yapılan; din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerini ve sizi daha müslüman yapmayacaktır.
Ayrıca, müfettişlerin maarif müfettişi ünvanı altında birleştirilmesi iyi görünen bir durum gibi görünüyor. Yalnız, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, maarif Arapçadan gelen bir sözcük olarak kelime anlamı; 1. bilgi, kültür 2. eğitim sistemi, öğretim sistemidir. Burada maarif neden kullanıldı? Açık bir şekilde yazayım, sözcüğün bu haliyle alınarak denetime eklenmesi bana göre manidardır. Burada amaç nedir? Eğitim sözcüğü ulaşılamayan bir sözcük müdür?
Öğretmenlerin KPSS, alan sınavları gibi süreçlerden sonra, adaylık sürecinin sonunda, yazılı, sözlü sınavlara tabi olacak olması, hayat sınavdır kavramını değiştirmiş, öğretmene hayat; bitmeyen MEB sınavlarıdır kavramı haline getirmiştir. Tabi hemen soralım.
Öğretmenin bu ülkede kafa ayarı, ne ölçüde olmalı? İdarecilere kavun koklar gibi görev verilmesinde olduğu gibi, öğretmenler de adaylık sürecinin sonunda, eğitimciliğinden öte, siyasi çizginize boyun eğen haliyle mi bir değerlendirmeye tabi tutulacak?
Daha önceden keyfiyetle verilmiş ve kabul etmemiş, ve sonrasında, sınavla atanmış elinde yine idarecilik sınav puanları olan bir idareci olarak yazıyorum:
Nefesi dışında, aklını, mantığını, varlığını bir yerlere teslim etmiş olanlardan değiliz biz.
Okulumuzdayız ve onurumuzla öğretmenliğimizi yapacağız. Çünkü biz mesleğimize aşığız, çünkü biz bu vatanın evlatlarına daha faydalı olunması için ehliyet ve liyakate önem veririz.
Kimseye el-pençe durmayacağız. Hak ediyorsak, idarecilik için teklif edileceğiz.
Sorulmasını dahi istemiyoruz. Görebilecek ve bakabilecek yürek ile hakkaniyetleri varsa, bu görevi vatan için yaptığımızı hissettireceğiz. Bizim üzerimize yapılan teklif bizim liyakatımızdan aşağı durumdaysa, dava açacağız. Onurumuzla, biz ANADOLUYUZ, biz bu VATANIN gerçek sahibi öğretmenleriz…