O bayrağı yerden kaldır, çocuk!
Yazmak istemedim ama sonunda kısa da olsa yazmaya karar verdim.
Malumunuz olduğu üzere Nevruz yeni gün anlamına gelir Farsça da. Baharın gelişini, tabiatın uyanışını müjdeler bize… Doğu Türkistan’dan tutun da Anadolu’ya, Anadolu’dan Balkanlara kadar Türk toplulukları tarafından yüzyıllardır kutlana gelir.
Nevruz deriz adına ve her yıl 21 Mart günü genci yaşlısı, kadını kızı bir araya gelerek büyükçe bir ateş yakarız. Sonra el ele verip alevlerin üzerinden atlarız birlikte. Bazen de demir döveriz. Hep böyle kutlardık Nevruz’u…
Lakin yıllardır kutlaya geldiğimiz bu mutlu günümüze kin bulaştı, öfke bulaştı son yıllarda. Bu kin, bu öfke üzüyor artık bütün insanları.
2005 yılındaki Nevruz kutlamalarını hatırlıyorum da, Al Bayrağımız yakılmıştı o gün içim cız etmişti. Gözlerimden yaşlar süzülmüştü. Kirpiklerimden aşağı süzülen gözyaşlarımı eşim silmişti ve ardından hıçkırıklar. Sonra bir bardak su ile kendime gelmiştim. Aradan kaç yıl geçti hatırlamak istemiyorum o günleri.
Yıl 2011. Bazı illerdeki Nevruz kutlamalarında bu sefer başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere Cumhuriyetimizin geçmiş Cumhurbaşkanları ve Başbakanları yuhalandı.
Yine cız etti içim. Yine yaşlar süzüldü gözlerimden. Ağladım.
Oysa Gazi Mustafa Kemal Atatürk önüne serilen Yunan bayrağını görünce şöyle demişti yüksek bir sesle “Al o bayrağı yerden çocuk…” Şimdi ise bayraklar yakılıyor, milletimizin ortak değerleri yuhalatılıyor, yuhalanıyor.
Başka bir ilimizde ise eylem yaparak yürümek isteyenlere engel olmaya çalışan Başkomiser bir milletvekili tarafından tokatlanabiliyor. Bir vekil “Defolun gidin buradan, bunun hesabını vereceksiniz” diyebiliyor.
Oysa o tokat tek bir polise değil, hepimiz biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün emniyet mensuplarına atılmış bir tokattır. Hatta bütün milletimize atılmış bir tokattır. Daha birçok örnekler verilebilir ama bu kadarıyla yetinmek istedim. Sağlıcakla kalınız…