Duygusallık Basirete Perde Olmasın
Duygusallık normal ve insani bir tavırdır. Tabi bir yere kadar! İnsan kelimesi zaten nisyan kökünden bir kelime olduğu için insanoğlunun hata yapması kaçınılmazdır.
Duygusuzluk insanı robot gibi ya da buzdağı gibi yapar. Sevecenlik ve insanlıktan uzaklaştırır. Duygusallık ise duyguların esiri olmak, neden sonuç ilişkisinden kopmak, kar zarar dengesini koruyamama gibi sonuçlara ulaştırır ve insanı düşünmeye mahkûm eder.
Öfke, yalan, hiddet, haksızlık ve gıybet bir duygudur. Lakin duygusallık dediğimizde aklımıza bu menfi tutumlar değil sevgi, doğruluk, merhamet, adalet ve sadakat gibi müspet tutumlar gelmektedir.
Menfi tutumların ana kaynağı da eğer kişilik bozukluğu değil ise tamamen bilgisizlik ve beceriksizliktir.
Duygusallıkta sınır kendine ve karşı tarafa zarar verme noktasıdır. Mantığın ya da sağduyunun “yapma” dediği şeydir.
Son zamanlarda dış siyasetimizde sınırları içinde bir duygusallık mı yoksa duygusallık sosuna batırılmış bir kararsızlık mı olduğu belli olmayan bir anafor yaşanmaktadır.
Dış politikada duygusallığa yer yoktur! Ezeli ve ebedi düşman da yoktur! Beylik cümleleri de bir yere kadar doğrudur. Komşularımızla aramızın bundan önce de çok iyi olmadığı da doğrudur!
Lakin sıfır problem deyip olayları bu hale getirmek ve suçu başka yerlerde aramakta veya ham hayaller ile nizam vermeye kalkmakta abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Bizim stratejik derinlik ile başlayan ama stratejik yalnızlığa ulaşan dış politikamız da duygusallık, işin yanlışlarını örtbas etme de kullanılıyor! İşe başlarken şahin takılanlar işler umdukları gibi gitmeyince işi hamasetle birlikte duygusallığa bağlayıp milleti gerçeklerden uzaklaştırıyorlar.
Evet, ön Asya da Osmanlı gittiğinden beri sınırlar net değildir! Haritalar cetvelle çizilmiştir! Bu ülkenin jeopolitiği bulunmaz fırsatlar ve sorunlar sunmaktadır. Bu ortamı hazırlayanlar ile stratejik ortak, kadim dost olup hataları düzelteceğini zannetmek, şeytanın imana gelmesini beklemek kadar abestir.
BOP sürecine teşne olup 22 ülkenin sınırları değiştirileceği söylenirken bu projede yer almayı başarı diye sunmak, bunun havalarına girmek, işler sarpa sarınca da biz onu bozmak için orada idik demek ne acayip bir duygusallıktır?!
Benim gibi bir adamın bile öngörüp yıllardır yazdığı şeyleri yeni keşfetmiş gibi sunup hamaset edebiyatı yapılması duygusallık değil tiraji komedidir.
Irak konusunda emperyalistlerin sömürü mantığı güttüğü ortada iken ve öne sürdükleri tezlerinin yalan olduğu kanıtlanmış iken hala Irak’ a girmemekle hayıflanan ve üzülenler bu nasıl bir kardeşlik anlayışıdır, nasıl bir duygusallıktır?!
Mesele Suriye ise hedef Türki’yedir uyarısı daha 2003 yılında Erbakan Hoca tarafından yapılmış iken anlaşılmaz bir duygu ile bir anda kardeşlik başlatıp yine anlaşılmaz bir şekilde savaş çıkartmayı isteyecek kadar düşman olma arzusu ne tür bir duygusallıktır?!
İsrail ve Mısır konusu duygusallığın başka boyutu! Arap Baharının nezlesine takılıp burun çekenler hala iyileşemediler durum onu gösteriyor.
Şıpsevdi olmak ile duygusallık farklı şeylerdir! Altyapısı hazırlanmadan, haram helal karıştırışmış bir fikir anlayışı ile sadece lafazanlık ile zamana yayarak usulsüz vuslata erilmez.
Ehlisünnet olmayı iktidar yalakalığı yapmak zanneden ezberci, şuursuz hoca taifesine sormak isterim Suriye’deki kıyamın ehlisünnet açısından hükmü nedir!?
Maalesef her yerde kutuplaşma ve yalnızlaşma,
Bu gaflet ve delalet ile duvara toslanırsa şaşırma,
Hala ibret almıyor, dinlemiyor, akıllanmıyorlar,
Gel de bu cehalet ve nedamet ile uğraşma…
Hiçbir suçları yok; suçlu tarih, coğrafya ve Obama!
Her türlü iyilik bunlarda, suçu sakın bunlarda arama,
Gerçekler yüzlerine vurulunca alık alık bakıyorlar
Dertleri zincir yapıp, belki duyan olur diye yazma!