Büyük Taarruz’un 89. Yılında Genel Durum ve Görünümümüz… (4)
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” derdin;
Biz ise yıllardır iç barışı sağlayamadık! Kardeş kardeşi vurdu! Tam düzeldik derken PKK terörü ortaya çıktı… Yetmezmiş gibi komşularımızla da aramızı bozduk. Dün “kardeşimiz, dostumuz” dediğimiz Suriye ve Libya bugün “tu kaka” oldu… İsrail ile neredeyse boğaz boğaza geleceğiz… İşi gücü bıraktık, Gazze ve Filistin için mücadele ediyoruz. Başbakan diyor ki, Filistin Devleti tanınmalı… Yıllardır Kıbrıs için uğraşırız tek bir Allah’ın ülkesi tanımadı, ama dert değil, önemli olan Filistin tanınsın. Zaten K.Kıbrıs halkı da artık bizi tanımıyor…”Ayşe tatilden dönsün !” diyorlar…
Şimdiler de Arap Baharı (!) yaşıyoruz, Muasır Medeniyetin öncüsü Avrupa Birliği (AB) nin pabucu dama atıldı. Neden mi? Çünkü Amerika Birleşik Devletleri (ABD), “sen BOP’ un eş başkanısın, İslâm âleminin öncüsü ol, oraları Osmanlı toprağı sayılır, sen oralarda top koştur, Yeni Osmanlıcılık oyna, ne işin var AB’ de” dedi…Biz de yüzümüzü Arap’a döndük…
“BOP’ da ne? Diye soruyorsun, anlatayım;
BOP’ un açılımı, Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi, Mimarı ise ABD’dir… Türkçesi ise içinde bizim de olduğumuz bu coğrafyayı “Böl ve Yönet” politikasıdır… ABD, Ortadoğu’yu yeninden tanzim ediyor. Demokrasi getireceğim bahanesiyle önce Ortadoğu’yu karıştırıyor, sonra işgal edip, kadın, çocuk demeden vuruyor, yakıyor, yıkıyor… Bunun için biz de yardım ediyoruz. ABD, topraklarımızda ki üslerini kullanıyor…
Senin zamanında dünyanın jandarması İngiltere idi, şimdi ABD oldu…
Büyük Atatürk; Yaklaşık 40 bin vatan evladını teröre kurban verdik… BOP dâhilinde Türkiye’yi etnik köken olarak parçalama peşindeler… Cumhuriyetimizi kurma mücadelesi verdiğin yıllarda, Anadolu’da peş peşe isyan çıkartanlar bugün “kahraman”(!) olarak anılmakta… Onların torunları meclise girdi… Türkiye’den toprak talepleri var. Şimdilik” özerklik” diyorlar; Yersen! tabii… Elebaşlarını içeri tıktık ama adam sanki dışarıda gibi örgütünü yönetiyor… Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne “Yol haritası” bile gönderebiliyor…
İktidarımız, içinde ne olduğunu bilemediğimiz, kimine göre “Kürt”, kimine göre de “demokratik” denilen bir “açılım” başlattı. Ülke topraklarında her gün kan akıtan caniler, sınırdan davul zurna ile Türkiye’ye girdiler… Devletin hâkimleri, savcıları ayaklarına gitti… Bundan cesaret bulan örgütün parti mensupları; “Anayasa’nın değiştirilemez ilk üç maddesini kaldırın” demeye başladılar. “Türk Bayrağı’nın yanında bizim de bayrağımız olsa fena mı olur?” dediler, “Kendi dilimizde eğitim istiyoruz, Türkiye’de iki resmi dil konuşulsun”, “Kendi polisimiz, askerimiz, kendi gelirimiz olsun” dediler, parti tüzüklerine “ özerklik” maddesi koydular… Güneydoğu’da Türk bayrakları yakılıyor, ayaklar altında çiğneniyor…
Cumhuriyetin savcıları neredeler? Diye soruyoruz ama…
Acaba Cumhuriyet Savcılığı’ndan “ Cumhuriyet” unvanını kaldırsak mı? Ne dersin?
Ne acı ki koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mensupları, başbakanın özel görevlileri, örgüt başıyla pazarlık masasına oturabiliyor…
30 yıldır başımıza bela olan terör örgütü bizi K. Irak’tan vuruyor. ABD askeri onları koruyor. Bizim askerimizin başına ise çuval geçiriyor… Terör kampları sınırımızın hemen ardında; Terörist giriyor, vuruyor ve dönüyor… Biz ise sadece hava harekâtı yapabiliyoruz, kara harekâtı için ABD’ den icazet almamız gerekiyor…
Kuzey Irak’a girmek için neden ABD’den icazet alacaksınız, K. Irak nerede ABD nerede?” diye sorduğunu duyar gibiyim. Haklısın… Ancak Okyanus ötesindeki ABD bizim sınır komşumuz oldu… Türkiye’ye rağmen burada bir sözde “Kürdistan Devleti” oluşturdu. Hedefinde Türkiye, İran ve Suriye’deki sözde Kürt bölgeleriyle birleşip “sözde “Büyük Kürdistanı” inşa etmek var… Bu nedenle “Giremezsin!” diyor, biz de giremiyoruz…
Esasında kara harekâtını da nasıl yapacağız bilemiyoruz. Zira ordunun neredeyse tüm üst düzey komuta kademesini içeri tıktık… Artık kalanlarla idare edeceğiz de, harekâta giriştiğimiz zaman orada birilerini bulabilecek miyiz? İşte bu konuda emin değiliz…
Neyse… İçeride vatan evlatları ölüyormuş ne gam! Bizim için varsa yoksa Gazze ve Filistin. K. Irak’a giremiyoruz ama Başbakanımız Gazze’ye girmeye niyetleniyor… Bir kez girmek istedik İsrail ordusu müdahale etti, Mavi Marmara kana bulandı, 9 ölü verdik… Olsun! Gazze’ye feda olsun! Yaşasın Filistin! Kahrolsun İsrail! “One minute” yani…
Musul ve Kerkük’te onlarca soydaşımız katlediliyor, Çin, Uygur Türkleri’ ne soykırım uyguluyor, başbakanımız da tık yok. Varsa yoksa Filistin ve Arap kardeşliği… Sanki geçmişte İngiliz ile birlik olup Osmanlıyı arkadan vuran bu Araplar değilmiş gibi…
Filistin, İsrail ve Arap Baharı konusunda nasıl bir oyunun içine çekildiğimizi de bilemiyoruz…
Başbakanımız yine ABD’ ye gitti… (Bu kaçıncı gidişi artık saymaktan vaz geçtik…) Gündeminde terör yok, Filistin’in Birleşmiş Milletlerce tanınması talebi var, İsrail var… Gerekirse İsrail ile savaşır mışız!
“Sen önce Irak’a gir de şu terör kamplarını yok et, içerideki örgüt mensuplarını yakala, terör örgütünün ABD ve AB’ deki desteğini engelle, para musluklarını kes… Yapabiliyorsan bunları yap! Sana ne Filistin’den, Arap Baharından, İsrail’den! Sen önce kendi ülkenin iç işlerine bak!” Diyoruz ama dinletemiyoruz…
Başbakanımızın son ABD gezisinde ne oldu biliyor musun? ABD Başkanı Obama bizimkinin sırtını sıvazladı ve “Filistin devlet olarak tanınamaz” dedi… Nasıl bir politik başarı ama?
İki günde sekiz evladımızı teröre kurban verdik. En küçüğü 18 en büyüğü 31 yaşında…
Başbakan ABD’ de Filistin’e arka çıkıp İsrail’e babalanıyor, Cumhurbaşkanı ise Almanya’da efeleniyor, gündem değiştirmeye çalışıyor… İkisinin de terör belası umurunda değil…
Bu nasıl bir dış politika anlayışıdır? Ne gururumuz kaldı, ne de onurumuz!
İçeride ise tepkisiz bir halk olduk! Neredeyse Aziz Nesin’e rahmet okutacağız…
Anaların gözyaşları dinmiyor ama başka analar Fenerbahçe’nin maçına gidiyor… Binlerce şehit anası, evlatları için gözyaşı dökerken, 50 bin civarındaki ana, Fenerbahçe maçıyla coşuyor… Aşka geliyor… Keşke binlerce ana tribünlerde şehit anaları için bir dakikalık saygı duruşunda bulunsaydı, keşke binlerce ana, evlatları için gözyaşı döken şehit analarına destek için yürüseydi, onları ziyaret etseydi, çiçekler sunsaydı… Kendisi de bir ana olan Berna Laçin onlara öncülük etseydi… Ne kadar anlamlı olurdu değil mi?
Hani o Kurtuluş Savaşı’nda çocuğunun üstündeki örtüyü alıp, merminin üstüne örten analarımızın ruhu bir gün ayağa kalkar mı sence, ne dersin?
***
Büyük Atatürk, sen ki dünyanın önünde saygıyla eğildiği bir devlet adamı ve askerdin. Uyguladığın onurlu ve haysiyetli dış politika ile yabancı devlet adamlarını ayağına getirttin… 20. Yüzyılın en büyük mucizesi senin eserin olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ dir. Sen Cumhuriyetimizin tapusunu kanla, canla, söke söke elde ettin ve üzerine de Lozan’da dünya devlerine imza attırdın… Ama biz senin hemen ardından boyun eğme siyasetlerini hayata geçirerek bugünlere geldik… Dış politikada sözümüz geçmiyor… Onurlu ve haysiyetli bir dış politika uygulayacak devlet adamlarına (pek azı hariç) sahip olamadık… NATO’ da etkimiz yok… Akdeniz’e bile sahip çıkamıyoruz. Bit kadar Rum yönetimi, İsrail ile birlik oldu, ABD’nin şirketine ait sondaj gemisi ile petrol arıyor.
Biz mi?
“Gerekeni yapacağız”(!)
Belki de en büyük hatayı NATO’ya girmekle yaptık. NATO demek ABD demek ve biz yıllardır elimizi verdiğimiz ABD’ den kolumuzu kurtaramıyoruz. …“Marshall yardımı” ile başlayan flörtümüz evlilikle noktalandı. Tamam, belki o yıllarda şartlar bunu gerektiriyordu ama aradan neredeyse 60 yıl geçti. Dünya değişti, Türkiye değişti…Artık boşanmamız gerek ama bir türlü boşanamıyoruz.… Nitekim şimdi de Malatya’ya füze kalkanı kuruluyor. ABD ile hükümet ikili bir anlaşma imzalamış…
Kimileri ABD İran’ı vuracak diyor, kimileri ise İsrail’e koruma kalkanı inşa edilecek diye fetva veriyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Senin kurucusu olduğun parti, bu anlaşmanın geçersiz olduğunu, Meclis ’den onay alınması gerektiğini söylüyor ancak iktidarın umurunda değil. Bir devlet büyüğümüz , “ Gerek yok, ikili anlaşmalar yeterlidir, geçmişte de bu tarz işler ikili anlaşmalarla halledilmiş” dedi…
Ve biz biliyoruz ki Büyük Atatürk;
Bizi bu ikili anlaşmalar mahvetti!
Devam edecek…