Bir dakika düşünün!
Soğuk bir kış günü vadinin ortasında bulunan bir çiftlikten köye doğru alevler yükselmeye başladı birden. Bütün köy apar topar yangın yerine koştu ama adeta bir dağ gibi yükselen alevlere hiç bir şey yapamıyorlardı.
Çiftlik sahibi de çocuklarıyla karısını zor kurtarmış, yanında çalışanlarla birlikte yanan çiftliğine yaşlı gözlerle bakıyorlardı çaresizce. Dev alevler kısa bir süre sonunda koca binayı, ambarları, samanlık ve ahırların hepsini bir kül yığını olarak bıraktı geride.
Köylüler yanan çiftliği konuşur oldular belli bir zaman. Kimi çiftlik sahibini tedbirsizliğinden suçlarken kimi ise çiftlik sahibinin babasına kadar geri giderek adamın cimriliği ya da gaddarlığından söz eder oldular, kimi ise çalışanların lanetinden bahsetmeye başladılar. Hırsızlık, haksızlık, uğursuzluk bir biri ardına konuşulmaya başlandı köyde…
O ilk gün duyulan üzüntü kimileri için adeta yok olmuştu. Hatta daha da ileri gidenler oldu içlerinde ve menfaat konuşulmaya başlandı aralarında. Kendi tarlalarındaki ürünün daha çok para getireceğini öne sürenler oldu. Çünkü başkasının canını yakan yangın onlara zarar vermemişti aksine, kâr getirmişti.
Malum, yaşarken doğal afetler, trafik kazaları, tanıdığımız insanların ölümleri, hırsızlık, haksızlık gibi benzer olaylarla karşılaşabiliyoruz. İnsanoğlu her ne kadar “Ben sosyal bir kişiyim, insanlarla iletişim içindeyim, yardım severim” dese de bir yandan da benmerkezcidir, yani bencildir.
Olaylara karşısındakinin bakış tarzıyla bakmaz. Kendini karşısındakinin yerine koymaz. Birçok çatışmalarda insanların hep benmerkezci olduğu görülmüştür. Mesela bir kavga olayını yaşayan iki insana sorun, her ikisi de olayı farklı anlatır.
Ülkemizde yaşanan birçok kayıplar verdiğimiz depremi anımsayalım.
Allah onları cezalandırdı diyenler,
Gelen yardımların dağıtılmaması,
Kayıp olan çocuklar ve organ mafyaları.
Hasarlı binalardan çalınan eşyalar vs.
İşte bu davranışlar hep benmerkezciliğin bir ürünüdür.
Ya da Mısır’da insanlar adilce yaşama özgürlüğü için savaşırken, bizlerin sessiz kalması benmerkezcilik değimlidir?
Haksızlıklara boyun bükmek ya da sessiz kalmak korkuyu içinde saklamak benmerkezcilik değil midir?
Bu öykünün geçtiği köye bir zaman sonra yaşlı bir adam geldi. Yaşanan olayı ve köylülerin yorumlarını dinledi bir bir. Ve onlara şöyle seslendi:
“O çiftlikteki ateş kısa bir süre sonunda koca binayı, ambarları, samanlık ve ahırların hepsini nasıl yediyse, işte sizin bu özelliğiniz insanlığınızı da öğle yemiş” dedi.
Öykünün geçtiği köyde yaşananlardan da anlaşıldığı üzere bir insanın kendisine yapacağı en büyük kötülük cahillik, tembellik, kimsesizlik ve bayağılık değimlidir. Unutmayalım, gerçek hayatta Hızır, insana her zaman görünmez.
Bakın Alphonse KARR ne demiş; “İnsanın üç türlü karakteri vardır. Belli ettiği karakter, sahip olduğu karakter ve sahip olduğunu zannettiği karakter.