Batılının Düşünce Yapısı Ve Bize Etkiler
Günümüzdeki batı insanının düşünce yapısının temellerini Rönesans ve Reform hareketleri ile birlikte çıkan ideolojik ve fikri akımlar oluşturmuştur. Bütün bu akımların etkisiyle batılılar aşağıda sayacağımız ve bunlarla aynı paraleldeki fikri akımları benimsemiş sonra bunların tümünü kafalarına empoze etmiş, ortak yanlarını bir araya getirmişler ve böylece batı dünyası kaskatı bir maddeciliğin, dünya perestliğin kölesi haline gelmiş insan yığınları ile dolmuştur.
Batılılar bu akımları kısmen biliyor veya adını duymamış bile olsalar toplumsal etkileşim yoluyla bu fikri akımların tümünden nasiplerini almışlardır. İşin acı ve hüzünlü yanı ise artık bizim toplumumuzda da bu tür akımlardan etkilenmeler olmuş ve artık kurumsal kimliklerin ve şahsiyetlerin vazgeçilmez düsturu haline gelmiştir. Bu akımları tanımaya çalışalım:
Materyalizm: Kelime olarak maddecilik anlamına gelir. Manevi değerleri ya tümüyle inkar eder veya bunları maddenin bir tezahürü olarak değerlendirir. Materyalistlere göre kişisel ilişkilere yön veren unsurlar maddi çıkarlar ve zevklerdir. Günümüzde batı insanın en önemli özelliği maddeciliğidir. Madde batı insanının putudur. Ülkemizde bu akım kendini her sektörde göstermektedir.Peygamber Efendimizin “Her ümmetin bir fitnesi vardır,benim ümmetimin fitnesi de (imtihan vesilesi de) maldır.” Hadis i Şerifi tecelli etmektedir. Paran kadar konuş, paran var ise derdin yok, paranın açmadığı kapı yoktur gibi sözler bu akımın etkisi ile söylenip toplumsal hafızaya kazınmaya başlayan sözlerdir.
Pragmatizm: Bütün her şeyde faydayı temel ölçü olarak kabul eder. Bu inanışa göre fayda bütün insanlar için muharrik (tahrik edici) güçtür. Pragmatizme göre bilgilerin doğru olmasından çok bir işlev sahibi olması önemlidir. Faydacılık anlayışı Batıda ülke yönetimlerini de etkilediği için dış politikaları da bu anlayış şekillendirmektedir. Bu akım toplumumuzda epey kabul görmüş olmalı ki fitri ve doğal olan işleyişler iş bitiricilik ve yenilik gibi kavramlar ile altüst edilip amaca ulaştıracak sahih yollar tek edilerek ana fikirlerden sapılmış ve günlük faydalar uğruna kadim değerler terk edilmiştir. Müslüman kardeşlerinin işgaline bile bir koyup üç alma mantığı ile yaklaşma ya da orta doğuda söz sahibi olacağız gibi reel politik avuntular ile kardeşlerinin işgaline destek olma hep bu yaklaşımın sonucudur.
Egzistansiyalizm: Varoluşçuluk felsefesidir. Alemin saçma olduğu fikrinden hareket ederek ben’i putlaştırmaktır. Bu felsefeye göre insanın özgürlüğü ALLAH’ın yokluğuna bağlıdır. Bu anlayış pesimist (karamsar) bir anlayışa sahip olması itibari ile insanı dünyada yalnız ve zavallı görür. Batılı bu nedenle arzularını gerçekleştirme konusunda ne kadar geniş imkanlara sahip olsa da karamsardır. Varoluşçular, insandaki varlığa çıkışın yoklukla kuşatıldığını söylemeleri batıyı gelecek hakkında sürekli karamsar kılar. Ölümden sonrası için yokluk olarak düşünmeleri sebebi ile ölümden çok korkarlar. Bu akım daha çok entel dantel taifesinde görülmekte olup kendilerini içkiye vererek ve batılı fikir babalarının olmadığı kadar densizleşerek toplumu küçük görme hastalığı ile kendilerini gösterirler.
Makyavelizm: Daha çok devlet yönetimi ve devletler arası ilişkiler üzerinde duran bir felsefi akımdır. İtalyan devlet adamı Makyavel’in ortaya attığı fikirlerdir.Makyavel’e göre devlet ilahi adaletin, üstün iyiliğin herhangi bir gaye veya ülkünün vasıtası değildir. Devlet bizatihi gayedir, bir hakimiyet için vardır. Bu hakimiyetin gerçekleştirilmesi için her şeyi yapmak mübahtır. Bu inanışa göre din veya ahlak devletin hakimiyetine yardım ettiği ölçüde değer taşır. Bu inanışın ekonomideki tezahürü, Liberal Kapitalizm olarak karşımıza çıkar. Yalnızca kar önemlidir felsefesi sonucu ticari ahlak ortadan kalkmış çevre ve insan sağlığı hiçe sayılmıştır. Sömürü kendi ülkelerinde dikkat çekince bunu diğer ülkelere yenilik olarak ihraç etmişlerdir. Bu tanımdan sonra genel vali olmaktan öteye görevleri olmadığı halde ülkeyi borç bataklarına sokup, üretim namına yeni vergi üretmekten başka bir şey beceremeyen yöneticilerimiz hemen akla geliverir.
Freudçuluk: Cinsel özgürlük akımının babası sayılan Sigmund Freud’un düşüncelerinin etkisi vardır. Freud Viyanalı bir yahudidir. Freud süperego adını verdiği, din aile ve kanun gibi kuvvetlerin baskısı ile tatmin edilemeyen arzuların şuur altına itildiğini ve orada birtakım komplekslere yol açtığını, bunların tedavisi için de din,aile ve kanunların kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştü. Avrupalı direk olarak bunları savunmasa da hayvani duygularını icra ederken, sapıklık yaparken, bu görüşü kendine dayanak kılar. Artık tv dizilerimizde bunun etkini iyiden iyiye görmekteyiz. Aileyi bozmak için dizlerde kimin eli kimin cebinde belli değil, okul dizilerinde sanki tüm öğrenciler motor ya da hepsinin sevgilisi varmış iması ile toplum bu bataklığa çekiliyor özenti oluşturuluyor. Cenab Şahabettin’in dediği gibi “havas beğendikçe alkışlar, avam alkışladıkça beğenir”.Yani reyting var diye her şey beğenilir zannedilir!
Pozitivizm: Aguste Comte’ün ortaya attığı, pozitif olayların, deney ve tecrübeye dayanan bilgilerin doğru kabul edildiği felsefi akımdır. Bu fikre göre din bilgileri ölçülmediği ve deneye tabi olmadığı için kabul görmez. Bu fikri ilimsiz ve fikirsiz bilim adamı adlı soytarılarda görebiliriz. Veri toplamaktan ve hipotez kurmaktan kontrollü deney yapmaktan bile haberi olmayıp başkalarının yaptıklarını gösterip bunlar literatüre girdi demekten başka bir şey bilmeyen zavallılar literatürde binlerce birbirine uymayan teori ve tezleri izah edemezler. Ezbere papağan gibi konuşurlar.
Ateizm: Nietshce adlı adamın tanrı ölmüştür sloganı ile modern halini almış nihilist (dünya hayatı hiçtir ahlak ve din yoktur manasında) bir düşüncenin adıdır. Ülkemizde bunu açıkça söyleyen pek kalmamıştır. Artık bilim ve tüm evren bir yaratıcının var olduğunu haykırmaktadır. Ateizmin manasızlığı ve anlamsızlığından sonra ben atestim diyen pek kalmamış olup söyleyemeyenler bazı fraksiyonlar olarak şekil değiştirmiş biçimde karşımızda sırıtıp durmaktadır. Alisiz Aleviliği savunan azınlık bu takımdandır.
Şunu unutmayalım ki emperyalizm yoksullaştırarak, soysuzlaştırarak(maddi ve manevi değerleri çözerek) ve Milli Direnişleri yok ederek gücüne güç katmaktadır. Fikri akımlar 5- 10 senede kendini göstermez bir tohum olarak serilir ve yeşerip büyümesi uzun zamanlar alır. Toplumun beynine yerleşir ve tatilimiz pazar oldu ne oldu ise azar azar oldu deyişi ile az az fakat suyun taşı delmesi gibi toplumun yapısını deler geçer.
Beyin fırtınaları, yenilik, modernleşme, gelişme gibi efsunlu kelimeler ile toplumun beyni yıkanmaya ve kötülükler iyilik olarak topluma empoze edilmeye çalışılmaktadır. Bunun karşısında kadim değerlerde emniyet vardır ve onlar bizi başarıya ulaştırmıştır diyerek kadim değerlerimize ve köklerimize sahip çıkmalıyız. Bu toplumun ruh köklerinde bu rahmet ve rüzgar vardır. Zaten ruh ta rahmet ve rüzgar demek değil midir?