Aklın önündeki engeller
“Kahvedeki herkes, sessizce oyun oynuyorlardı. Birdenbire, iri kıyım bir adam geldi ve “Mehmet kim?” diye gürledi. Hiç kimseden ses çıkmadı. Herkes sinmiş, korkudan çıt çıkarmıyorlardı. Adam bir daha bağırdı. “Mehmet kim?” Millet sus, pus olmuş bekliyordu.
Adam üçüncü defa bağırdı. “Eğer onu yakalarsam, parça parça edeceğim!” Bu kez herkesin ödü koptu. Cılız ufak tefek bir adam, yavaşça yerinden kalkıp, “Mehmet benim.” Dedi. Adam onu bir güzel dövdükten sonra, çıkıp gitti. Dayak yiyen yerde, cansız denilecek kadar yatıyordu. Kahvedekiler, “neden Mehmet olduğunu söyledin? Sen Mehmet değilsin ki?” dediler. “Olsun! Adamı kandırarak, kardeşim Mehmet’i kurtardım.!!!” Dedi.
İnsanın herhangi bir olay karşısında, akıllı davranmasını engelleyen, bazı ruh halleri vardır. Bu ruh halliliğin en önemlisi, duygusal bağımlılıktır. Nesneliği ve objektifliği bozar. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi. Adam gereksiz yere, cesaret ve yüreklilik göstermiştir.
Bir doktor çocuğunu ameliyat ederken, aklından ağır gelen duygusallığıdır.
Bir hâkim, kendi çocuğunu yargılarken, yargı gücü zayıflar.
Çocuğunu kaybeden bir annenin, acısı büyüktür. Onun öldüğünü kabullenemez. “Her gün gelecekmiş diye bekliyorum! Dediğini duymuşunuzdur.
Bazen de korku, insan aklını zihnini felce uğratır. Acı, ölüm, ayrılık durumlarından kaçmak için, içgüdüyle alakalı bir his olarak kullanılır.
İhtiyaç halinde gibi hissetmek; insanın yanlış yapma ihtimalini yükseltir. Burada da, aklın kullanılması engellenir. Örneğin büyük marketlere gidildiğinde, gereksiz alış verişlerin yapılması gibi. Özellikle kadınlar bu konuda çok becerikli.
Bir de aklını başka türlü kullananlar vardır. Akıllı görünen, akılsız insanlar. Sürekli tartışmaya, saldırıya hazır insanları düşünün. Bunların savunma psikolojisi hareket ettiği için, akılları bozulmuştur. Çünkü beyinleri sürekli kötü niyetle meşguldür. Kıskandığı insan da iyi şeyler görmek istemediği için, onlara kötü davranmaya hazırlanır.
Sürekli yalan söyleyerek kendini haklı göstermeye çalışanlar da vardır. “Hatta halk arasında attığı yalana kendi de inanıyor.” Denir.
Bazen sinsice yalan söyleyenler de vardır. İş yaşamında, bir başkasının ayağını kaydırmaya çalışanlar. Bunlar normalde akıl sağlıkları yerinde görünüp, zihinsel yanılgı içinde hata yaparlar. Kendi bedenlerinde uyumsuzluk yaşayan insanlardır. Oysa akıl, önemli ile önemsizi birbirinden ayıran, uzun zamanda düşünmemizi sağlayan, önemli bir armağandır. Bu armağanı baskın, fakat tarafsız kabiliyetiniz olarak kullanmanız dileği ile esen kalın.