Davos tamam da…
Sayın Başbakan Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e ve oturumu yöneten kişiye haklı olarak gösterdiği tepki, hem Türkiye’de hem de birçok Ortadoğu ülkesinde büyük bir coşkuyla karşılandı. Ancak konuya duyarlı bazı vatandaşlar ise aynı tepkinin, Irak’ın işgalinde neden gösterilmediğini sorguluyorlar. Kanımca haksız da değiller.
Belki de Gazze için Davos’ da gösterilen tepki, Irak işgali sırasında da gösterilmiş olsaydı bugün, milyonu aşkın insanın kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürülmesine, pek çok kadının fahişeliğe zorlanmasına mani olunmuş olunurdu. Ama olmadı ve ABD’nin Irak işgalini bir türlü önleyemedik.
Bugün Başbakanımızı, “Adam gibi adam, helal olsun, takdir ediyoruz, çok cesur davrandı, hatta Peres’in yakasına bile yapışmalıydı” gibi sözlerle öven vatandaşlarımız gibi elbette, kapalı kapılar ardında neler konuşulduğunu bilmiyoruz. Ama şu bir gerçek, ABD Irak’ı işgal etti ve ardında on binlerce yetim, on binlerce öksüz bıraktı. Bugün Irak, Saddam döneminden çok daha per perişan bir durumda.
Elbette içimiz sızlıyor, elbette ki içimiz kan ağlıyor ama Sayın Başbakan’ın Gazze konusunda göstermiş olduğu çıkışı, Irak konusunda gösteremeyeceğini bilmemiz, hiçbir siyasi yaklaşımda bulunmadan görmemiz ve gerçekçi olmamız lazım. Çünkü Irak meselesi başka bir konudur. Ayrıca dünya siyaseti de çok daha başkadır.
Bugün insanlarımızın birçoğu, Irak konusu açıldığında meseleyi teskereye kadar götürerek, kendi görüş ve düşünceleri çerçevesi etrafında ele alıyorlar. Bu yaklaşımı da doğru bulmuyorum. Dediğim gibi dünya arenasında uluslar arası siyaset çok daha farklıdır.
Ayrıca Irak’ta, Saddam karşıtı olanların birçoğu bir dış müdahale yanlısı tutum sergilediklerini de unutmamak lazım. Eğer böyle bir tutum sergilememiş olsalardı ABD’nin Irak’taki hali bugünkü durumdan çok daha kötü olurdu. Onun içindir ki Gazze başka Irak başkadır.
Şimdi bir yerel seçim süreci içerisindeyiz. Ancak bu seçim süreci geçmiş zamanlardaki seçim süreçlerinin aksine çok daha sönük geçmektedir. Bunun nedeni ise yaşanan ekonomik krizdir. Söz konusu yaşadığımız bu krizden her kesim fevkalade etkilendi ve aileler giderlerini kısarken iş dünyası da ayakta kalabilmek için çeşitli önlemler almaya başladılar. Ancak iş dünyasının aldığı önlemler nedeniyle işsizlik ordusunda büyük bir artış görülüyor. Hükümet dünyayı saran bu kriz karşısında çeşitli önlemler almaya çalışıyor olsa da almaya çalıştığı önlemlerin yetersiz olduğu muhakkaktır.
Hükümetin aldığı önlemlerin yetersiz olmasının başında elbette ki yeteri kadar yatırımın yapmamasıdır. Belki gerekli yatırımlar zamanında yapılmış olsaydı bu kadar işsiz olmaz. Sayıları üç milyonu aşan insanlarımız geçim derdine düşmezdi. Belki insanlarımız kendilerini yakmaz, nice yuvalar yıkılmaz ve intiharlar olmazdı. İşte bu anlamda hükümetin popülist bir politika izlediğini söylemenin doğru olacağı kanısındayım.
Esenler’imize gelince; Esenler’de de popülist bir siyaset anlayışının hakim olduğunu söylemek bence mümkün. Ancak 30 Mart sabahı Esenler halkının iradesi ortaya çıkacak. Umarım bu irade, Esenler’ i diğer ilçeler seviyesine çıkaracak bir hizmet adamını Esenler yönetimine taşır. Umarım geri dönüp, pardon demeyiz.