Çocuklar İçin Kasvetli Sorular
Nesilleri yok etmek öyle kolay bir iş değildir. Pasif, korkak, muhakeme gücü zayıf, öz güvenden yoksun bireylerin varlığı tesadüflerle açıklanamaz. Ne yani bu kadar arıza tesadüf olabilir mi? Ancak plan dâhilinde çocuklar, gençler bu denli problemli hale gelebilir.
Eğitimden bahsediyoruz. Ne yaparsak yapalım bir türlü düzeltemediğimiz kamburumuz eğitim. Eğitim-öğretim süreci öyle ince noktalardan vuruyor ki yıllar sonra aklını birilerinin emrine veren, topluluk karşısında heyecandan titreyen, ya da sağlıklı düşünemeyen nesiller ortaya çıkıyor.
“Taşı delen suyun şiddeti değil sürekliliğidir” özdeyişinden yola çıktığımızda neden sorunlarımızı çözemediğimizi belki daha iyi anlamış oluruz.
Çünkü küçük ve önemsiz dediğimiz uygulamalar eğitim öğretim boyunca defalarca çocuğa uygulatılmakta ve bu uygulama biçimi zihni dönüşüme sebep olduktan sonra davranış olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eğitim hayatının vaz geçilmez ilkesi kolaydan zora doğru gitmektir. Bu ilke öyle basit gibi görünse de eğitim yolculuğunun en önemli azığıdır. Zira bu azıktan yoksun olduğunuzda yola devam edecek gıdadan, motivasyondan, güvenden mahrum kalmış olursunuz.
Ve tam da çocuklarımıza bahsettiğimiz olumsuz vurgular bazı yayınlar eliyle yapılmaktadır. Yayınlarda, kolaydan zora doğru ilkesi sırf sayfalar dolsun diye mi, yoksa yetkin olmamalarından dolayı mı ihlal ediliyor bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey varsa o da yaş düzeyinin çok üstünde sorularla muhatap edilen çocuklar, bu zorlu parkuru aşamayınca güven kaybı yaşıyorlar ve beceriksiz olduklarını düşünüyorlar.
Birçok velinin çocuğun önüne konan ödevlerle baş edemediğini biliyoruz. Ödevini yapamayan çocukların bazen öğretmenleri tarafında azarlandığını ve farklı uygulamalarla cezalandırıldığını da biliyoruz.
Bu çocuklar daha yolun başında adeta öğrenilmiş çaresizlikle ile büyümektedirler. Beceriksiz olduğunu düşünen çocuktan, öz güvenden yoksun büyüyen taze beyinlerden hangi girişimci ruhu bekleyeceksin?
Bu şekilde büyüyen çocuklar bazılarının etkisinde kalabilmekte ve sürü olma noktasında uyumlu hareket edebilmektedirler.
Bugün eline mesleğini almış birçok insan bir topluluk karşısında konuşmaktan büyük heyecan duymaktadır. Hatta ve hatta sınıfı dışında öğrenci kitlesine karşı bir anma programında konuşamayan, konuştuğu zaman antidepresan ilaç alan kişiler vardır.
Bu durumda cesareti kırılan çocukların yaşadıklarının acaba ne kadar etkisi vardır?
Zamanında cesaretlendirilmeyen çocuklar, seviyeleri üzerinde sorularla muhatap edilen ve beceriksizliğe adeta itilen yavrular günü geldiğinde toplum içinde ifade zorluğu yaşamaya başlamaktadır.
Zaten çocuklar çocukluk dönemlerinde on binlerce kez “yapamazsın”, “edemezsin” ile adeta başarısızlığa kodlanmaktadır. Bilinçaltına bu tür olumsuzlama mesajları kazınmaktadır. Bir de yanlış eğitim sistemi, niteliksiz eğitim araç ve gereçler ile bu olumsuzlamalar pekiştirilmektedir.
Çocukların en önemli itici gücü cesaretleridir. Cesareti kırılan bir çocuk edilgen, pasif, içine kapanık, beceriksiz olarak kendini kodlayacaktır. Bir çocuğa yapılacak en büyük kötülük kendine güvenmeyen birey yapılmasıdır.
Bugün okullarda adeta yarış atına dönüştürülen çocuklar seçmeli sorular ve testler ile farklı bir yaratığa dönüştürülmektedirler. Japonya’da ise ilkokul dördüncü sınıfa kadar çocuklar sınav ile değerlendirilmez.
Bize ne oluyor?