Yeni bir sezona girerken
08.Eylül.2008 Pazartesi günü tüm ilk öğretim okullarımızda ve liselerimizde 2008-2009 eğitim- öğretim yılı başladı. Öncelikle tüm öğretmeni ve öğrencilerimizin yeni eğitim – öğretim yılını can-ı gönülden kutluyorum.
Maalesef, yeni eğitim-öğretim sezonu da tıpkı öncekiler gibi yine sancılarla başladığı muhakkak.
Özellikle ilçemizde okul ve derslik sayısının yeterli olmayışı ve Esenler’in fazla göç alması nedeniyle sınıflar yine kalabalık, yine dolu. Üstelik bir de güçlendirme ve onarım çalışmalarının zamanında bitirilememesi nedeni ile sınıf sıkıntısı daha da arttı
Güçlendirme yapılan ve onarılan okulların öğrencileri yakın okullara aktarıldı. Böyle olunca esasen sınıfları kendine yetmeyen bu okullarımız daha da sıkışık hale geldiler.
Esenler ilçemizin öğretmenler için İstanbul ilinde ilk kademe ilçe olması ve diğer ilçelere geçiş ilçesi olarak görülmesi nedeni ile kadrolu öğretmen açığının da bulunduğu muhakkak. Böyle olunca Esenler’de eğitimimiz, sadece dershane sıkıntısı çekmiyor. Bunun yanında öğretmen sıkıntısı da çekiyor. Gerçi vekil öğretmen atamaları veya ücretli öğretmen görevlendirilmeleri ile öğretmen açıkları kapatılıyor ama, her yıl bu sıkıntı belli bir süre çekiliyor. Tabii bu şekilde atanan öğretmenlerin bazıları başarılı hatta üstün başarılı olsa da hepsinden kadrolu bir öğretmenin başarısını beklemek mümkün değildir. Çünkü en azından işleri garanti değil, sorumlulukları tam değildir.
Okulların açılması, hatta kayıtların başlaması ile ortaya bir de veli-okul idaresi tartışmaları girmektedir. Bu tartışmanın tek nedeni de okul için istenen bağışlardır.
Veli geçim sıkıntısı içinde vermek istemiyor, okul para sıkıntısı içinde az veya çok bağış almak istiyor. Başlıyor sürtüşme. Milli Eğitim Bakanlığımız ise tavşana kaç, tazıya tut misali davranıyor. Bakanlık yetkilileri ve Sayın Bakanlar basın –yayın organlarında “hiç kimseden para alınmayacak, alan okul idarecisini asarız, keseriz.”diyorlar, bir yandan da okullara yazı göndererek “okullarımıza gönüllü olarak bağış yapanlardan bunu alın, hatta bu yönde onları ikna etmeye çalışın, bağış alınması için okul yöneticileri okul aile birliklerine yardımcı olsun” diyorlar. Tabii iş gönüllülük esasına dayandığı için, adı üzerinde bağış, ya hiç alınamıyor veya alınan yeterli olmuyor. Ve sıkıntı devam ediyor.
Tabii okullarımızın boya badanadan temizliğe, temizlik görevlisinden elektrik, su, yakacak gibi giderlere kadar bir çok ihtiyacı var. Ve devletten gelen ödenekler bu ihtiyacı karşılamaya yetmiyor. Öyle olunca da Okul Aile Birliği yönetimi ve başkanı velilerden bağış almak zorunda kalıyor. O zaman da veli, “durumum iyi değil veremem” diyor. Okul aile birliği ise, “ihtiyacımız var az veya çok ver” diyor. Ve sürtüşmeler başlıyor. Tabii bunu suiistimal eden ve afaki rakamlar talep edenler de var. Ancak okullarımızın bir çok konudaki ödeneklerinin de yetmediği muhakkak. O halde geleceğe hazırladığımız nesillerin daha rahat okumaları için az veya çok fedakarlık yapmamız gerekiyor. Ama makul ve mantıklı ölçülerde.
Eğitim ve öğretim camiamız yıllardır bu sıkıntılardan kurtulamadı.Bu gidişle de kurtulacağa benzemiyor. Umarım yanılırım ve kısa sürede bu sıkıntılardan kurtuluruz.
Tüm bu sıkıntılara rağmen gelecek neslimizi Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, Mustafa Kemal Atatürk sevgisi ve saygısı ile, vatan ve millet sevgisi ile, milli ve manevi değerlerimize bağlı, insan ve çevre sevgisi ile yetiştirmek için canla başla, gece gündüz demeden çalışan ve elinden geldiğinin üzerinde bunun için çaba harcayan öğretmen ve okul yöneticilerimizi canı gönülden kutluyorum.
Yeni eğitim- öğretim sezonunun tüm Milli Eğitim camiasına ve ülkemiz ile çocuklarımıza, velilerimize hayırlı olmasını diliyor, öğretmen, yönetici ve öğrencilerimize sağlıklar ve başarılar diliyorum. Saygılarımla.