Seçimlere Doğru
Seçim her şeyden önce doğru ile yanlışın ayırımından başlar. En basit biçimiyle seçim, bir tek bireyin belirli bir ülkenin yönetimi için görevlendirilmiş olduğunun onaylanması ve onun hükmetmek konusunda yetkili olduğunu tescil anlamını taşır.
Seçim sonuçlarını etkileyen faktörler ise; parti çalışmaları, yapılan icraatlar, iç dinamikler, dış güçler ve medyadır.
Halkımızın kahir ekseriyeti partilerle irtibatlı değildir o yüzden parti çalışmalarından haberi yoktur. Yapılan icraatlar aslında yapılması gereken işlerdir. Kaça yapıldığı ve ne kadar zamanda yapıldığı ile de halkımız pek uğraşmaz. İç dinamikler dediğimiz genel siyasi havadır. Dış güçler ise genel seçimlerde dış ülkeler olduğu gibi yerelde ise para babaları ve kamu yararına çalışması gereken yerleri siyasi geleceğine peşkeş çekenler demektir. Medya ise bu konuda en etkili olandır. Medya ülkemizde maalesef hakkın ve haklının yanında olmak yerine güçten yana olmayı kendine tavır olarak edinmiştir. İstisnalar kaideyi bozmaz!
Haklıdan yana olmak yerine güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olur. Güç merkezi değiştikçe döner, döne döne sonunda fırıldak olur.
Seçmen tercihi üzerinde etkili olan bir diğer önemli faktör propagandadır. Yapılan araştırmalar propagandanın seçmen üzerinde etkili olduğunu açıkça göstermiştir. Etkin propaganda yönlendirebilir, seçmen bunu gizlese de, kabul etmese de etkin propaganda rüzgâr oluşturur, rüzgâr tercih değişimine etki eder.
Adolf Hitler propaganda için; “Maharetli ve devamlı bir propaganda ile millete; cehennemi
cennet, en sefih hayatı bir zevk gibi göstermek mümkündür.” Aynı konuda Jules Monnnerot ise: “İnsanların hislerindeki ve infiallerindeki yıkıcı kuvvetler; tıpkı patlayıcı maddeler gibi, birtakım propaganda uzmanları tarafından maharetle kullanıla bilinir.” demişlerdir.
Propagandanın çok çeşitli yolları ve yöntemleri vardır. Beyaz Propaganda, gri propaganda, kara propaganda, karşı propaganda gibi! Ülkemizde son yıllarda değişen bir şey oldu. Gri ve kara propaganda muhalifler ce yapılırken artık iktidar tarafından yapılır hale geldi! Rivayetler, hikâyeler, kaynaksız veriler ardı ardına sıralanıyor. Yönlendirildiği aşikâr anketler ana kaynak veya hakikat diye sunuluyor. “Resmi olarak yalanlanmadıkça hiçbir doğruya inanmam “ noktasına geldik.
Siyasilerin oy istemesi de gayet doğal ve normal bir şeydir. Son zamanlarda bazı siyasiler ne söylediğini bilmez veyahut ne yaptığını bilmez halde oy istiyor olmaları bana bir hikâyeyi hatırlattı. Hikâye bu ya: Küçük beldenin birinde bir belediye başkanı yine seçime girmeye karar vermiş.
Karar vermiş vermesine de yaptıkları zaten yapması gerekenler, ama kırdığı cevizlerin haddi hesabı yok. Karısı bile sana oy vermem deyip duruyormuş. O da başlamış millete yalvarmaya, bana oy verin, benim oyum çok zaten, ben kazanırım demeye. Ama millet işten çok laf yapan bu zattan epey rahatsızmış oy vermemeye kararlaymış.
O da kurt politikacı, bakmış olmuyor, bu sefer milleti tek tek yakalayıp ağlayarak sızlayarak ben sizin belediye başkanınızım bana karım bile oy vermeyeceğini söylüyor benim izzeti nefsim var bana acıyın oy verin diyerek oy sözü almaya başlamış. Milletimiz de acınacak hale gelmişlere acır! Ona oy vermiş ve sonunda o yine seçilmiş. Sonuç yine seçenler açısından hüsran olmuş.
Şuurlu bir seçmen sonuçlar ile uğraşmaz. Şuurlu seçmenin asıl görevi inandıklarını hayatına uygulayabilme azmidir. Şuurlu bir seçmen, memleketlerin parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çöktüğünü bilir.
Oy vermek ortak olmak demektir. İyiliğe de kötülüğe de! Domates alırken verdiğimiz dikkat ve önemi oy vereceğimiz insanı seçerken de kullanmalıyız. İnsanımızı, kulu kula kul eden sistemden vazgeçirecek ve “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur…” uyarısını kulağına küpe ederek oy vermesi he kendisi hem de geleceği için önemlidir.
İyi niyet kötü ameli iyi yapmaz, yanlış tercih te mutluluk getirmez.