Özgeci davranışın azalması
Bizim hayat tecrübemizde altı duyumuzla topladığımız enformasyonlarımız, insanlara yardım etmemizi sağlar.
Altı duyumuz dedim. Çünkü millet olarak yardımlaşmayı seviyoruz. Bu, olumlu toplumsal davranışlarımız aslında kültürel bir temelin içinde gelişiyor.
Varsayalım, kırtasiye dükkânı işletiyorsunuz. Dükkânda, kontrolünüzde olmayan bir olay gerçekleşti. Dükkân’ın kapısına, müşteri olarak gelen birinin eli sıkıştı. Sizin burada yapacağınız olumlu her hangi bir toplumsal davranışta bulunmak.
İlk adım bir şeyin olduğuna dikkat etmenizdir. Sonra yardımın gerekip gerekmediğine karar verirsiniz. Yani doktor kontrolüne ihtiyaç var mı diye bakarsınız. İşte yardımlaşmadaki ilk anahtarı kullandınız. Bunu hepimiz yaparız değil mi?
Bazen de insanlara yardıma koşmasının başlıca nedenlerinden biri yaşadıkları belirsizliktir. On beş gün önce hastanede hastamın yanındaydım. Gece “annem öldü! Annem öldü!” diye ağlama sesleri işittim. Birçok insan gibi ve sesin geldiği koridora bende telaşla çıktım. Diğer oda da yatan hastalardan biri fenalaşmıştı. Bu acı içinde bağırma, acil durum çağrısıydı. Benim gibi işittiğiniz çağrıya sizde düşünmeden koşarsınız. Fakat daha sonra olaya baktığınızda, acil durumunun bulunup bulunmadığına, bazı ipuçlarıyla karar verirsiniz. Bu da kendinize soru sormakla olur.
Ansızın beklenmedik biçimde ne olmuş?
Birisi müdahale ediyor mu?
Etkili bir müdahale mi yapıyor?
Gerçek anlamda olay ciddi mi?
Ard arda siz de her insan gibi bunları düşünürsünüz.
Sonra hastaya yardım eden doktor ve hemşireler, hasta yakınını teselli eden insanlar dikkatimi çekti. İyimserlik tıpkı umut gibi, zorluklara ve engellere rağmen, hayatta her şeyin iyi gedeceğinin güçlü bir beklentisiydi gördüğüm. Bu yardım etme davranışlarıyla, toplumsal normları öğreniyoruz. Böylece yardım etme alışkanlığımız da gelişiyor. Çocuklarımıza da pekiştirerek, yardım etme davranışı kazandırabiliriz. Fazla olan eşyalarını fakir çocuklara vererek, paylaşmaları gerektiğini öğretebiliriz.
Bu davranışından dolayı ona övgüde bulunuruz. Çocuk bunu yaparken, eğitimsel övgünün, genel övgüden daha iyi olduğunu öğrenir.
Şimdi bir başka örnekte, kendinizi sınamaya var mısınız?
“Adamın biri kaldırıma yatmış kıvranıyordu. Yoldan geçen bir hoca adamı gördü. Vaaza yetişeceğim diye, adamla ilgilenmedi. Yoluna devam etti.
Hocanın arkasından yürüyen bir avukat da yerde yatan adamı fark etti. Ona doğru yaklaşıp, ‘neyin var’ diye sordu. Hasta cevap veremiyordu.
Saatine baktı ve ‘davama geç kalırım’ diyerek, hızlı adımlarla yürümeye başladı. Bir iş adamı elinde çantasıyla, bir yere yetişmeye çalışıyordu.
Yerde kıvranan adamı gördü. Yardım etmek için yanına yaklaştı. Acil bir durumun olduğunu düşünerek, onu hastaneye kaldırdı. Hasta mide kanamasından dolayı ameliyata alındı. Ameliyattan çıkana kadar hastayı, hastanede bekledi. İş adamı, hastayla ilgilenirken toplantısını kaçırmıştı. İkinci toplantıyı kaçırmak istemiyordu. Kendine gelen hastaya;
—Bir iş toplantım var. Yetişmek zorundayım. Hastane masraflarını karşıladım. Eğer tekrar para gerekirse, kartımı vezneye bıraktım. Şimdi gitmeliyim. dedi.
Hasta kimsesiz olduğunu, bu gece yanında kalması için iş adamına yalvardı. Adam her ne kadar iş toplantım var dese de, hastayı ikna edemedi. Çaresiz sekreterine telefon açtı. Toplantıyı ertelemesini söyledi. Geceyi hastanın yanında geçirdi.
Ertesi gün işine gittiğinde, beklemediği bir sürprizle karşılaştı.
Bu önemli toplantı görüşmesini, karşı taraf bir yıldır bekliyordu. Daha fazla bekleyemeyeceklerini söyleyip, ne yazık ki anlaşmayı başka bir şirketle yapmak zorunda kalacaklarını söylediler. Çünkü ellerindeki ürünleri, uzun süre tutamayacaklardı. Sekretere, böyle bir anlaşmayı tekrar yapmak için iş adamının, bir yıl beklemesi gerektiğini söylediler. Adam duyduklarına şaşırdı. Bu anlaşma şirket için çok önemliydi. Büyük maddi zarara uğradı.”
Siz olsaydınız, hangisini yapardınız?
Hoca gibi hiç ilgilenmez misiniz?
Avukat gibi konuşup gider misiniz?
Yoksa iş adamı gibi yardım mı edersiniz?
Gerçekçi bir iyimserlik hayatta insana kazanç sağlayabilir. Fakat çok naif bir iyimserlik, felakete de yol açabilir.
Bu öyküde olduğu gibi iyi duygu durumuyla hareket eden insandan fazlasını istediğinizde, onun özgeci davranışı zarar görür.
Şimdi kendi hayatınıza bakın! Sürekli sizden iyilik yapmanızı isteyen insanlar, sizin yakınınızdadır. Aileniz, arkadaşlarınız. Biri sizden yardım istediği zaman, sizde bu durumu açıklama ya da yorumlama biçiminizle, yaşamsal önemi olduğunu söylemelisiniz. İyi niyetli yardım severler, demek ki bazen yanlışlıkla kendilerine de zarar da verebiliyor.
İhtiyaç içinde olan birine yardım etmemek de, bize suçluluk duygusu vermeli. Kanımca burada, yardım etmenin ya da yardım etmemenin ölçüsünü ve sonuçlarını dikkate almak önemli ve gerekli. Bir çok insan gibi, duyguların rüzgarına kapılıp gitmekte elimize, onun bilincinin arasındaki farkı sezmekte!…