İçimizdeki irade
Adalet terazisini her zaman dengede tutmak öyle sanıldığı kadar kolay değil. Nereye bakarsanız bakın rüşvet, yalancılık, hırsızlık, dalkavukluk, iftira, kayırma almış başını yürüyor.
Yürüyor dedim de aklıma geldi. Geçtiğimiz günlerde caddede yürürken tanımadığım kişilerce elime bir gazete sıkıştırıldı. Herkes gibi alıp sessizce yürüdüm.
Elime sıkıştırılan o gazeteyi eve gelip gözden geçirdiğimde, geçmiş siyasetçilerin bazılarının verdiği sözlerin başlıklarından oluşan haberlerle karşılaştım. Adeta verilen sözlerin hiç biri tutulmamış. Gazete doğruluk derecesini resimlerle kanıtlamaya çalışmış!.. Kime ait bu gazete diye merak ettim. Evirip çevirdim ama ne bir isime ne de bir adrese rastladım.
Belli ki o gazeteyi basacak kadar cesareti olan kişinin kimliğini açıklayacak kadar cesareti yokmuş!..
Gazeteyi bırakıp düşünmeye başladım. “Toplumun düzeni bu kadar bozukken, adalet terazisini nasıl dengede tutucağız?” diye…
İmdadıma Nasrettin Hoca yetişti.
“Nasrettin Hoca kadılık yaptığı sıralarda mahkeme huzuruna komşusu geliyor ve…
-Hocam sığırlar merada otlarken sizin inek galiba bizim ineğin karnını boynuzlamış. Hayvancağız oracıkta ölmüş. Ne yapmamız lazım?
Hoca:
-Be adam! Bu olayda sahibinin ne suçu var, hayvan hayvanla boğuşmuş diyerek kendince adalet terazisini ölçmüş, biçmiş mantıklı hükmünü vermiş.
Uyanık komşu gayet ciddi lafı çevirip;
-Hocam yanlış söyledim. Dilim sürçtü. Bizim inek sizinkini öldürmüş.
Hocanın verdiği karardan dönmemesi gerekiyor. Fakat iş onun düşündüğü gibi değil. Hoca düşünürken, yanında yıllardan beri çalışan bu işleri iyi bilen mübaşir öne atılır.
Hoca’ya;
-Kadı hazretleri dikkat edin. Sizden öncekiler raftan kara kaplı kitabı indirmeden hüküm vermezlerdi.
Hoca mübaşirin ne demek istediğini anlar ve kitabı eline alır evirip çevirmeye başlar ve içinden;
“Ah kara kaplı kitap. Seni eline alanın anlayışına göre hükmü değiştiriyorsun. İş benim başıma geldi. Fetvayı benden yana ver” der.
Değerli okurlarım; Nasrettin Hoca bu olayı bu şekilde yaşamış olabilir. Benzer bir olayla sizler baş başa kaldığınızda en doğru en adil hükmü verirken, aklınıza mı vicdanınıza mı danışırsınız?