Heyecan ve korku
“Çocuk sınava girmeden önce çok heyecanlıdır ve Hocasına sınava girmekten korktuğunu söyler. Hocası, uzun zaman hazırlanan çocuğa, “Korkmuyorsun sen. Sadece heyecanlısın. Bak bu ikisinin arasında fark var” der ve şu öyküyü anlatır: “Varsayalım uzun zaman harçlıklarını biriktirdin ve 100 Türk Lirası yaptın. Sonra bir restorana girip 100 Türk Lirası tutarında yemek sipariş ettin. O anda çok heyecanlısın. Çünkü çok pahalı bir yemek yiyeceksin. Cebinde de sadece 100 TL var.
Şimdi korkuya gelelim. Korku, cebinde hiç paran olmadığı halde restorana girip 100 TL tutarında yemek sipariş etmendir. İçinde bulunduğun durum sana korku verir. Bunun üzerine çocuk sınava girer ve en yüksek puanı alır”
Bu düşünceyi en iyi ortaya koyan olay, geçtiğimiz günlerde SBS sınav öncesi oldu. Okulun bahçesi sınava girecek çocuklar ve velilerle doluydu. Bütün çocuklara göz gezdirdim.
Eğitimleri boyunca o kadar bilgiyi kafalarına yerleştirmiş olan çocukların yüzlerin deki ifade, paha biçilmezdi.
Oysa ne kadar süreyle öyle kalacaklarından emin değildim. Çünkü onlardaki heyecan, fikir karıştırmasına neden olabilirdi. Merdivenlerden çıkarlarken, bazılarının ellerindeki kâğıtları gözlerinin önüne getirdikleri ve titredikleri gözümden kaçmadı.
Ve arkadan velilerin son tembihleri duyuldu. İşte bu manzara çocukların zihinlerinde uğuldayan, olağanüstü hislerinin beden üzerindeki güçlerini gösteriyordu. Sınav günü okula gelen tüm velilerin gözleri son saniyelerde çocukların girdikleri okulun duvarına döndü.
Sanki hayatta çocuğu iki ayrı yöne doğru çekecek kan dondurucu bir tabloydu. “Ya iyi bir okul kazanamazsa!” Uzun zamandır çalışarak, beyinlerine doldurdukları bilgileriyle heyecanlı çocuklar ve çocukları kadar bilgiye sahip olmayan velilerdeki korku!
Peki, neydi bu korku?
Çocukların bir maratona tabi tutulup yarıştırılması karşısında gösterdikleri tepkimi?
Ali’nin, Veli’nin, Ayşe’nin çocuğu hangi okulu kazanacak!
Ya benim çocuğumu geçerse!
Gerçek anlamda neden korktuklarını anlamak mümkün değil. Fakat korkulu duygular düşük düzeyde de olsa; kaygıdan başlayıp yoğun hale gelebilir.
İnsanların çoğu korktuklarını inkâr etseler de yine de korkmaya devam ederler. Çünkü onun getireceği stres, ezici bir duygu gibi kontrolü elinde tutar. Çocuğun dünyasında var olmasını istemediğimiz bir acıyı beraberinde getirir.
Oysa herkesin hedefi, daha üst düzeyde çocukların mutlu ve başarılı olması değil mi? O halde korkunun panzehirini kullanma zamanı gelmiştir.
Çocuklarımız hangi okulu kazanırsa kazansın, onların kendilerini güvende hissetmesine yardımcı olmalıyız. Her türlü olanaklarımızı sunup sebat etmelerini, sonunda tüm koşullara rağmen istedikleri sonucu elde edebilecekleri konusunda, güven ve referans sağlamalıyız.
Onlara korku yerine sevgi ve saygı vermeliyiz. Çevresinden de, sevgi ve saygı görmesini sağlamalıyız. İşte o zaman kendisi gelişmiş bir insan olmaya adaydır. Onlara maddi ve manevi iltifat edersek, çocuklarımızda kendilerine ve dünya ya iltifata hazır hale gelir.