Algılama ve Algıda Yanılma
Algılama en basitinden duyumları yorumlama, onları anlamlı hale getirme sürecidir. Bu yüzden algının doğru işleyebilmesi için duyum ve haberin doğru olması gerekir. Bu duyumu anlamlı hale getirmek içinde doğru bilgi ve doğru bir niyet yani akl –ı selim gerekir. Daha derin hususlarda kavrayabilmek ve hakkı batıldan ayırmak için şuur gerekir.
Algılamada hatalara sebep olan yaklaşımlar şunlardır:
Basmakalıpçılık: Atadan anadan babadan ne varsa yorumlamadan alma atalarının dini üzere yaşama halidir. Robot gibi kukla gibi davranmaya sevk eder insanı.
Model örnek oluşturma: İnsanoğlu hep birilerini örnek almak ve örnek görmek ister. Ama model örnek diye önümüze sunulanlar ne hikmetse fotomodel kılıklı sahte kahramanlardır. Algılamanın farkında olanlar önümüze hep kendi istediklerini model örnek olarak sunmaktadırlar.
Hale etkisi: Kişiyle alakalı olumlu bir özelliğin diğer özelliklere de genelme yapılarak eksiklerin görülmemesi halidir. Adı çıkacağına canı çıksın durumudur. Adamın aslında pek bir özelliği yoktur ama küfretse bile bunda hikmet arayanlar bile çıkar!
Seçici algılama: Kişi her an sayılamayacak kadar çok sayıda uyarıcıyla karşı karşıyadır. Ancak bunlardan bir kaçı belirgin olarak algılanır. Kişi sadece algılamak istediklerini algılayacaktır. Ekonominin taban yaptığı yıllardan sonra gelenler yağmalama da yapsa sanki iyi bir şey gibi algılanacaktır!
Yansıtma: Bireyin bilinçdışından gelen rahatsız edici dürtülerini, sanki onlar dışarıdan geliyorlarmış, başkaları tarafından kendisine yöneliyorlarmış gibi algılayarak bu dürtülerin baskısından kurtulma çabasına yansıtma denir. Yansıtma, yani bireyin kendisinde görmek istemediği özelliklen başkasına yüklemesi önemli ve ilkel bir savunma mekanizmasıdır. Ayrıca kendimizde görmek istemediğimiz, kendimize yakıştıramadığımız Özelliklerimizi değiştirmek, onlarla baş etmeye çalışmaktansa onları başkalarına yansıtmak çok daha kolayımıza gelir. Mesela siyaseten yapılan başarısızlıklar zıt partilerden örnekler ile geçiştirilir durur. Ama kötü misal emsal olmaz!
Zıtlık etkisi: Biz bir kişiyi toplumdan soyutlanmış olarak değerlendiremeyiz. İçinde bulunduğu topluluk veya grubun davranışlarına göre de insanlar değerlendirilebilir. Toptan yargılardan ve ithamlardan kaçınmak gerekir.
Beklentiler: Değer verdiğimiz kişi ve varlıklara yüklediğimiz sorumluluklardır. Ne hikmetse beklentileri yüksek ama ümidi kırık bir topluluğuz. Karanlığa bir mum yakmak yerine kendimiz bir mum yakmalı, keramet arayıp başkalarını anlatana kadar istikamet üzere olmak gibi bir keramet gösterip toplumun önünde yer almalıyız.
Bazıları ışığın bazıları da gölgenin peşine düşer! Daha önce duyuda bulunmayan hiçbir şey düşüncede bulunmaz. Gerçek bilgelik her gün bize sunulan nimetin farkında olmak aslı varken gölgenin peşinde koşmamak hidayet feraset dirayet gibi şuur umdelerine sahip olarak doğru söz doğru uslup ile millete ve vatana hizmet edebilmektir.
Sözlerimi sözlerin en güzeli olan bir ayet meali ile bitirip her daim akl – ı selim içinde olmanızı Yüce Mevla’dan niyaz ederim.
“Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; hâlbuki onu, Resul’e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah’ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.” Nisa suresi 83.Ayet.