Enflasyon ve Vergi

Stagflasyon durgunluk içindeki enflasyon demektir. Şimdi birileri ülkemizde enflasyon yok diyebilir! Hatırlatmak isterim ki enflasyon sabit gelir üzerine salınmış bir vergi gibidir! Daha açıkçası her vergi dillendirilmeyen enflasyondur!

Tulumbanın suyunun bitmesi ve akabinde yeni torba yasa içinde gündeme gelen MTV artışı ekonomi ve ticaretin laf ile sıcak para ile bir yere kadar gittiğini göstermiş oluyor. Geri çekilmesi düşünülse de bu işin ölümü gösterip sıtmaya razı ediş olacağı unutulmamalı. Torbada ki diğer artışlarda es geçilmemelidir!

Biz anlatmaktan bazıları ise anlamamaktan bıkmıyor! Ekonomik olarak büyüdük dediklerinde bile biz rakamlar ile bu işler olmaz, ekonomik büyüme: yüksek istihdam düzeyini garanti eder, yapısal değişim kolaylaşır, gelir farklılıklarından doğan çatışmalar yumuşar, iş kaybı riski azalır, çalışma ortamı iyileşir, sosyal güvenlik ve sosyal imkânlar gelişir. Bunlardan hangisi oldu? Sadece zadegânların ve hortumcu faizcilerin kesesi büyüdü.

Biz yine biliyoruz ki ekonomik büyümeyi etkileyen başlıca faktörler: Sermaye, emek, teknolojik gelişmedir. Sıcak para ile sermayeyi bir kısmın elinde tutarak, dış borcu bile GSMH içinde farklı yorumlayıp borçla rakamsal büyüme, emeği hiçe indirme ile büyüme olmaz.

Büyüme olan ekonomide temel makroekonomik amaçlar gerçekleştirilir. Bunlar: Tam İstihdamın sağlanması ve korunması, nispi fiyat istikrarı, yeterli bir büyüme ve kalkınma hızının belirlenmesi, ödemeler bilançosunun gerçekleştirilmesi, bölgesel dengesizliklerin giderilmesi.

İşsizlik ve dış ticaret açığı ortada iken ithalat ikamesine dayalı ihracat rakamları ile günü savuşturanlar; fonksiyonel gelir dağılımını, kişisel gelir dağılımını, sektörel gelir dağılımını ve bölgesel gelir dağılımını adil bir şekilde gerçekleştiremediler.

Bizim sıcak paranın rehaveti ile uyuşup, hantallaşıp, ithal ikamesine dayalı sanal ihracat rakamları ile uyutulana kadar ihracat stratejileri belirleyip; girdi maliyetlerini azaltacak, teknolojik yapıyı yenileyecek, ihracata odaklı organize kuruluşlar kurarak, katma değeri yüksek, bilgi ve teknoloji yoğun, nihai tüketiciye ulaşacak bir üretim ve ihracat stratejisi belirlememiz gerekir idi.

Bunu yapmak içinde eğitim sistemi yeniden düzenlenmeli, Ulusal ARGE bütçesi oluşturulmalı, ulusal akademik ağ ve bilgi merkezi kurulmalı, üniversite sanayi ortak işbirliği merkezleri kurulmalı, Türk malı imajı ve marka değerlerin çokluğu sağlanmalı idi.

Olmayan uçak fabrikaları, montaj tanklar ile tribüne oynayıp, ülkeye katma değeri olmayan beton işleri ile göz boyanıp Derviş-Fischer modeline hizmet edildi, zaman boşa geçirildi!

Milli Gelir denklemini Ücret + Rant + Kar +Faiz denklemine göre yapıp rantiyecinin faiz karını da milletin kazancı gibi sunar, Fert başına Milli Geliri de Milli Gelir +Transfer Ödemeleri- Dolaysız vergiler derseniz ve transfer harcamalarının borçları, sosyal harcamaları ve sübvansiyonları kapsadığını söylemez iseniz rakamlar ile avunup durursunuz. Reelde ise işler farklıdır.

Dikkat edin dolaysız vergi var formülde, dolaylı vergi yani saklanmış enflasyon yok. Ülkemiz dolaylı vergilerde dünya birincisi!

Para politikası dış denge, maliye politikasının ise iç denge açısından önemli ve etkilidir. Buna rağmen halkı dolar fiyatı ile oyalayıp sıfır atsanız da sıfıra inen itibar ile doların neden azalıp neden çıktığını borsa da kimlerin kazanıp kimlerin kaybettiğini anlayamazsınız. Seçim zamanı istihdam hedefi koyar seçimden sonra unutursunuz. Daha doğrusu unutmak zorunda kalırsınız. Rantiye emeği değil parayı sever, kolayı sever. Rantiye büyüme hırsı içindeki çoluk çocuğa gaz vermeyi, borç vermeyi sever! Rantiye işi bitince ardına bakmadan gitmeyi sever.

Gel de faize karşıyım deyip yastık altındaki altın kazandırmaz onu tahvile çevir deyip altın tahvili çıkartmaktan bahseden faiz lobisi kasadarlarına bunları anlat!

Ülkeyi saman ithal eder hale getirip, yap işlet devret sistemine devlet güvencesi vererek rantiyeye çalışmak, israf politikalarını büyüme diyerek sunup, kodaman ve rantiyeci vergilerini sıfırlayıp dünya bizi kıskanıyor masalı ile övünüp, gerinip, durur iken milletten kemer sıkmasını, harcamalarını azaltmasını istemek sonra da bunları ulusal güvenlik sorunu olduğunu söylemek hadsizliğin had safhasıdır.

Ne varlık felsefesi, ne ahlak felsefesi nede din felsefesinin açıklayamayacağı servet hareketleri var iken, kapitalizme iman eden ülkelerde bile bu kadar başı boş sermaye hareketi olamaz iken ülke kaynakları yatırım adına birilerine verilip kaynaklar israf edilir iken ne enflasyon nede stagflasyon bir anlam ifade eder!

Bu kadar anlamsızlık içinde, hayali kursağında kalıp göremeyen Talabani’nin ” Hayalim İstanbul’un başkent olduğu Ortadoğu birleşik devletleridir” sözününde bir anlamı olmasa gerek!