Kıbleyi Şaşırmak
Kilis TOKİ Konutları’ndaki bir ev sahibi, TOKİ’nin yaptığı caminin kıblesinin yanlış olduğu yönündeki şüphesinin TBMM Dilekçe Komisyonuna iletti. Kilis’teki konutlara yapılan caminin kıblesinin yanlış olduğu yönündeki iddiayı doğrulayan TOKİ, gerekçe olarak işlerin yoğunluğunu gösterdi.
Bu konudaki haberler geçtiğimiz haftalarda basınımızda gündem oldu. Cuma vaazında da hoca efendi binalar hakkında konuşunca bu hususa değinmek şart oldu.
Malumunuz bina yaparak büyüyeceğimizi zanneden aklı evveller, kentsel dönüşüm ile kentsel yenilemeyi karıştırıp ahkâm kesenler, yüz binlerce konut yapıp deprem deprem ağıtları yakıp gerekeni yapmayanlar bina dikme modası zevale yaklaşırken şimdi deprem ile korkutarak inşaat yaparak çevirdikleri besleme şebekesini devam ettirmeyi düşünüyorlar.
Müslümanlar olarak biliriz ki kıbleye yönelmek namazın farzlarındandır. İlişkilerin yönünü bilmek ve doğru yöne yönelmekte farzdır. Yani Müslüman Müslüman’ca durmalı ilişkileri ve yönelişlerinde Müslüman olduğunu unutmadan hareket etmelidir.
“Kıyamet alametlerinden biri de, yalın ayak, çıplak, yoksul koyun-keçi çobanlarının binaları yükseltmekte birbirleriyle yarış ettiklerini ve böbürlendiklerini görmendir.” (Buhari, Fiten: 25; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/313) buyrulmaktadır.
Hadisini doğrulatırcasına bina dikmekte yarışanlar acaba sosyologlara, din adamlarına, şehir plancılarına, mimarlara ve aklıselim insanlara bizim evlerimiz ya da şehirlerimiz nasıl olsun diyerek mi bu kadar bina yaptılar veya yapıyorlar, yoksa “Tanrıyı Kıyamete Zorlayan” Siyonist ahmaklar gibi kıyamet gelsin diye mi uğraşıyorlar!
Müslüman’ın evi de, kenti de Müslüman’a yakışır şekilde olur. Bizim kültürümüzde çarpık kent yoktur, birbirin güneşini kesen evler yoktur. Evler geniş olmalı ve odalar büyük olmalıdır. Bahçeli nizam evler tercih edilmelidir.
Bugün Avrupa ve Amerika’da evin genişliği, bugünkü sosyologlara göre, sadece içerisinde yaşayanların sayısına değil, yaşayanın iktisadi durumuna da bağlıdır. Meselâ Fransa’da bekâr yaşayan bir kimse için 14 m² normal genişlik kabul edilirken, bu Amerika’da 36 m² dir.
Keza Amerika’da iki kişi için 67 m², üç kişi için 90 m², dört kişi için 103 m² tespit edilmiştir (Famille et Habitation 1, 108). Oda sayısının tespiti için de : “Ebeveyn için bir yatak odası, -ailenin durumuna göre- evde kalan diğer nüfustan her ikisi (veya her biri) için birer oda. Diğer kısımların (oturma odası, gusulhane, mutfak, helâ… ) sayı ve genişliği evde kalanların sayısına göre değişir” denmektedir. (a.e. 1, 109).
En az üç çocuk söylemleri doğru ve gerçekçi iken bu aileler çin mesken tarzı belirlememek ve yapmamakta garabettir, kıbleyi şaşırmış olarak yola devam etmektir. Mahremiyet bir ev için olmazsa olmazdır. Yeni yapılan binalarda buna dikkat ediliyor mu? ya da önlem alınıyor mu? yoksa işlerin yoğunluğu bahanesi buna da kılıf mı oluyor.
Bence, özellikle bina yapma hususunda, şehir planlaması hususunda her şeyden önce bir abdest alıp niyet tazelemeye ondan sonra sağlam bir pusulaya ihtiyaç var ki kıble şaşırmasın. Yoksa kapitalist iktisatçıların yastık altındaki paraları çıkartıp milleti borçlandırmak için bulduğu yöntemlerle durağanlaşan inşaat sektörüne ivme kazandırmak adına, siyasete finansman bulmak adına şehirleri yaşanmaz yerler haline getiririz.
Sahi; daha 10-15 yıl önce İstanbul’umuza girişlerde vize koymaktan bahsederken ne oldu da şehrin iki yakasına milyon nüfuslu kentçikler koyma noktasına geldik, havzalara, bağlara, bahçelere siteler yapar hale geldik. Yoksa işlerin yoğunluğundan kıbleyi mi şaşırdık, ya da kıblemiz para mı oldu?
Yoksa ayet meali bugünkü halimizi mi yansıtıyor: “ Hayır hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır”.MUTAFFİFİN S.14.Ayet